tanzimat edebiyatı

entry43 galeri
    32.
  1. Herhangi bir toplumsal dönemi, o dönemin özelliklerini, getirilerini ve toplumsal hayat üzerindeki etkilerini, tarihsel arka planını, gelişim sürecini, etkilendiği siyasal ve sosyolojik şartları ele almadan incelemek, yalnızca yanlış bir tahlil yapmaya sebep olmaz, aynı zamanda, yapılan tarihsel çıkarsamalardan hareketle, bugüne ve geleceğe dair bakışı da olumsuz bir şekilde etkiler. Her süreç birbirini etkiler ve aynı kalıpta dökülüp aynı karışıma katılmak zorundadır, aksi taktirde çözelti çökecek ve çıkarsamalar isabetsiz olacaktır. Sanat da, hayatın diğer tüm alanları gibi, siyasal, toplumsal ve tarihsel koşullardan etkilenir ve bunları etkiler.

    Tanzimat Edebiyatı'nın gelişim sürecinin başlangıcı, Osmanlı Devleti'nin Avrupa'ya öğrenci göndermeye başlamasına rastlar. Özellikle Fransa'ya çok sayıda öğrenci ve elçi gönderen imparatorluk, oradaki gelişmeleri, bu aydın gençler sayesinde takip etmeyi ve yeniden çağı yakalamayı düşledi. Düşledi, çünkü bunun mümkün olmadığı aşikardı, zira çağdaşlaşmayı, öykünme ve taklit yoluyla yakalama isteği, sonraları görüldüğü gibi, başarısızlığa uğradı ve imparatorluk yenilmekten kurtulamadı. Tarihsel seleksiyon, değişen koşullara ayak uyduramayan bütün medeniyetlere olduğu gibi, Osmanlı medeniyetini de eledi.

    Tanzimat dönemi, hem Osmanlı Devleti'nin hakimiyet sahasında, hem de Dünya'ya egemen olan Avrupa topluluğunda çok önemli değişikliklerin yaşandığı ve silahlı fetihle açılan çağın, entelektüel savaşa evrildiği, aklın ve mantığın egemenliğini ilan ettiği bir dönemdir. Fransız ihtilali'nin yarattığı etkileri, toplumsal hayat ne kadar yaşadıysa, kaçınılmaz olarak, sanat erbabı da yaşadı. Önceleri sanatı bir eğlence aracı olarak gören mütefekkir zümre, bu düşüncesini değişen zamana uyduracak ve Namık Kemal'in tiyatro hakkında söylediği gibi, ''eğlence, ancak en yararlı eğlence'' olarak görmeye başlayacak, sanatı toplumu değiştirmek için önemli bir araç olarak kullanacaktır. Namık Kemal bu sözüyle kuramsal sınırlarını çizdiği düşüncesini, Vatan Yahut Silistre oynunun temsilinden çıkıp örgütsüz bir şekilde eylem yapan halk kitlesi ile, sokakta pratik olarak uygulayacaktır.

    Tanzimat döneminin bütün diğer alanları gibi, sanatının da önemli bir sorunu, öykünmedir. Nurullah Ataç'ın yıllar sonra değindiği gibi, Batı dünyasının tarihsel süreçler içerisinde, zamana yayarak, alttan üste, halk hareketlerini temel alarak hayata geçirdiği gelişmeleri, bütün diğer determinist koşullarını bir kenara bırakarak, tepeden inme bir biçimde, üstten gelen bir hareket olarak kurgulayan mütefekkir zümre, küçük burjuva hareketi olmaktan öteye, bu sebeple gidememiştir. Batıda yer alan sanatçı modeli, Batı tarzı eserler, Batı tarzı düşünceler... bu dönemin gelişmeleri, birer yansıma ve taklit olmaktan öteye gidemezler.

    Karakterlerin tamamen ithal olduğu, Fransız edebiyatının etkilerinin bariz bir şekilde hissedildiği, edebiyatımızın bu eksik ama önemli değişim süreci, dönemin Avrupa'sında etkili olan sanat akımlarını benimseyen sanatçılar tarafından yönlendirildi. Klasisizm ve Romantizm'in etkisinde kalan ilk dönemi, Realizm ve Naturalizm'in etkili olduğu ikinci dönem izledi.

    Romanların temel konuları, vatan, özgürlük, çağdaşlaşma ve toplumda yarattığı çatışmalardır. Özellikle çağdaşlaşma konusunun en spesifik örneklerinden biri, dönemin önemli Romantik sanatçılarından Ahmet Vefik Paşa'nın ''Felatun Bey ile Rakım Efendi''sidir. Çağdaş düşüncenin etkisinde, adını Yunan düşünür Platon (Eflatun)'dan alan Felatun Bey toplumun mütefekkir, düşünce üreten, aydın ve çağdaşlaşmacı insan profilini simgelerken, Rakım efendi ise, gelenekçi bireylerin sembolüdür. Çağdaşlaşmayı anlamayan, ''frenk gömlekleri'' ve takım elbiseler ile kendini göstermeye çalışan ve kendisini aşırı bilgili gören Felatun Bey, dönemin aydın görünümlü burjuvalarının esaslı bir eleştirisidir. Rakım Efendi ise, Felatun Bey'in anti-kahramanı görünümündedir ve onun bütün olumlu özellikleri, Felatun Bey'i eleştirmek üzerine kurgulanmıştır. Klasik bir eleştiri ve çatışma tezi üzerine kurulmuş bu roman, döneminin önemli bir panoramasını sunar.

    Basit kurgusu, yalın içeriği ve hatalı üslubuyla, öğretici bir misal olan bu roman, aynı zamanda Tanzimat sanatçılarının halkı eğitmeyi amaç edindiklerinin de bir örneğidir. Romanda sık sık konu akışını kesen bilgi notları, teknik açıdan kusur olsa da, önemli bir sosyolojik vazifeyi yerine getirmektedir.

    ikinci dönem Tanzimat edebiyatının Realist sanatçısı Samipaşazade Sezai'nin Sergüzeşt romanı ise, döneminin zihniyetini yansıtması ve büyük sorunları işlemesi bakımından önemlidir. Dönemin büyük tartışmalarından olan kölelik konusunu işleyen eser, Batılı örneklerine de hayli benzemektedir. Sağlam anlatı yapısı, nispeten kusursuz ve sadelikten Romantizm ve Klasizim akımlarındakine nispeten daha uzak üslubuyla, gelişmenin yönünü çizen bir eserdir. Kafkasya'da esir pazarında satılan Dilber adlı bir kızın etrafında dönen konu, halkın sorunlarını anlatmış, tezli bir romandır. Osmanlı Devleti'nin oldukça sorunlu eyaletlerinden olan Mısır'a uzanan hikaye, politika ile sosyolojinin iç içe geçtiği bir yapıya sahiptir.

    Tanzimat romanının sunduğu ilerleme ve gelişme, getirileri ve götürüleriyle, sanat tarihimize yön vermiş ve önemli izler bırakmıştır. Kendisinden sonra gelecek akımlara ve ekollere de yol açmış olan dönem, çarpık çağdaşlaşma, burjuva ilerleme adımları kadar, halkı eğitme, imparatorluğu kurtarma ve fikri yapı oluşturma görevini de üstlenmiş, istibdada direnmiş, yeniliklerle dolu bir süreç yaşamış ve yaşatmıştır.
    4 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük