son entrysi 10 ay evvel girilmiş, 10 yıllık mazisi olan "ulu" (sözde) sözlükte hepi topu 64 entry alabilmiş; nesli gittikçe tükenmekte olan, bilgi bahçesi bahçıvanıdırlar.
benim peder gelmişti ziyaretime birkaç zaman evvel. gençliğinde kaldığı eski bir handan bozma öğrenci yurdunu, o dönemde politik gerilim sokaklarda etkisini had safhalarda gösterirken dava arkadaşlarıyla çay içtikleri kahvehaneleri, kafeleri, koşuşturdukları sokakları görmek istedi tekrar.
beyazıt'a gittik birlikte. üzerinden onca yıl geçmiş olmasına rağmen dün gibi hatırlıyor tüm sokakları, kaldırımları, dükkanları. daha evvel hiç gitmemiştik birlikte. hoş daha evvel babamla bu kadar samimi bir gün de geçirmemiştim sanırım. ilk defa öğrenciliğinde kaldığı yurdu gördüm onca ziyaretine rağmen ilk kez. üzüldüm ulan üzüldüm. nargileciye çevirmişler. kafeler, kahvehaneler, o güzelim tazecik beyinli fikir insanlarının peş peşe yakılan sigaralar eşliğinde yudumladıkları çayları barındıran duvarlar bir bir kebapçılara, nargilecilere dönüşmüş. üzüldüm çünkü anlatırken yaşıyordu üç düzine sene evvelini. anlayamadım ama onun üzüldüğü o günlerden birkaç buruk anı mı, kaybedilen insanların adı mı yoksa gerçekten şimdide o günlerden hiçbir iz kalmaması mı.
sıra kitapçılara gelmişti. en çok heyecanlandığı kısım. hani yalanım yok, ömrümde öylesine okuma tutkusuyla yaşayan bir adam görmedim. hiçbir zaman bir baba-oğul ilişkisini ziyadesiyle yaşamadığımızdan ayrılık ve aykırılıklarımız, ortak faaliyetlerimizden her zaman kat be kat fazla oldu. her vakit eleştirdim de hiç inkar edemedim kaliteli okuyuculuğuna imrendiğimi. benim pederin bana yegane katkısıdır okuma sevdası. neyse hocam, velhasıl özellikle sahaflar.. sahaf dedi akan suları durdurdu. inanır mısınız çocuk gibiydi, adımları hızlanmıştı farkediyordum, 55'ini geçkin adam.
vardık biraz sonra. yüzü düştü.. adımları azalarak kesildi. hepsi bir bir kapanmış. tarih olmuş. halbuki almak istediği kitapların isimlerini bile söylemişti biz adımlıyorken. özellikle sahaflardan bakmak istemişti. o kadar iyimserdi ki o günlerden birilerini bile tanımayı bekliyordu hızla ilerlerken. tanıştıracağım seni diyordu, beni mutlaka hatırlarlar..
dedim ya babamla hiçbir zaman iyi bir baba oğul ilişkisine sahip olamadık. şimdilerde yeni yeni olmaya başlıyoruz sanırım. ben 20'li yaşların ortalarında dolaşıyorken. bundandır sanırım, babamla benzeşen bir alışkanlığımız yoktur. karakteristik özellik demiyorum tabii. alışkanlık diyorum bak sevgili arkadaşım, dikkat. delicesine kitap aşığı olmak dışında. bir sözünü hatırlarım benim pederin iş görüşmesi için tarifsiz bir stresle başka bir şehre giderken bana havalimanında söylediği :
"sakın kendini sıkma, içini ferah tut. evvel allah biz buradayız, geleceğini kurabilecek kadar imkana sahibiz, olur da kötü geçerse üzme kendini. haa ama bak sana sözümdür, bizler gidince size az buçuk bir şeyler bırakabilmek için bunca yıl çalıştık ve elde ettik de. ama bilesin ki kardeşinle sana bırakabileceğim en büyük miras evdeki kütüphane ve kitaplardır."
şimdi düşündüm de bahsettiği sahaflara doğru giderken aslında benim de hızlanmış olan o adımlarım babamınkilere ayak uydurabilmek için değildi. ben de en az onun kadar heyecanlıydım..