Steam'de 22 adet steam başarımı ve 11 dil desteği (evet, türkçe de var) ile ₺31,00.
Oyun gerçekten savaş psikolojisini çok iyi işlemiş ve epey zor olmuş. iç savaşın gittikçe büyüyüp insanları evinden yurdundan etmesini anlatarak başlayan bu oyunda sanki biraz zombi istilası havası varmış gibime geldi. Aynı sorunlar var çünkü, açlığı gidermede ve güvenliğimizi sağlamada diğer insanlara kötülük yapmak veya yapmamak arasında gidip gelen bir vicdan muhasebesi.
Oyunun bir iyi yönü; müziklerin ve atmosferin hakikaten çok başarılı olması, 10 üzerinden 10 diyeyim. Bir kötü yönü de zamanı hızlandıramıyor olmamız. Yani evet Günü ileri sarabiliyoruz ancak direkt geceye bağlaması ve işte yağma veya nöbetle uğraşmamız hoş değil. The sims gibi, zamanın birkaç tık daha hızlı akmasını sağlayabilseydik güzel olurdu.
Şöyle görelim,
Bu oyunun başlangıcı ve bir şekilde özet kısmı diyebiliriz;
Şehirden hava durumu ve savaşın gidişatı ile ilgili haberleri almak için kendiniz bir radyo yapıp yine kendiniz ayarlarıyla oynayarak az da olsa bir şeyler öğrenmeye çalışıyorsunuz;
3 kişiyi yönettiğimiz oyunda her gece yağmaya çıkılıp çıkılmayacağına, eğer çıkılacaksa kimin çıkacağına ve yanında ne götüreceğine, evde kalanlardan kimin nöbet tutacağına (nöbet tutturmayabilirsiniz de) kimin uyuyacağına, uyuyacak olanlardan kimin yatakta kimin yerde yatacağına siz karar veriyor ve geceyi planlıyorsunuz;
Ve o gecenin sabahı yerde yatanlar "kötü uyuduğu" için demoralize oluyor. Bu yüzden yatakta yatma sırasında adaleti sağlamanız gerekiyor. * Ya da atölyede daha fazla yatak yaparak bir gecede birkaç kişinin yatakta yatıp iyi uyku çekmesini sağlayabilirsiniz. Aynı atölyede soba, ocak, sandalye, radyo ve yakıt yapabiliyorsunuz.
Yağmaya giden arkadaşı yine siz kontrol ediyorsunuz. Zaten zurnanın zırt dediği yer de burası. Bazen yağmaya gittiğiniz evde başkaları oluyor o zamanlar iş yağma olmaktan çıkıp hırsızlığa giriyor ve karakteriniz eğer bir şeyler çalarsanız bunun vicdan azabı ile yaşıyor bir süre.
Siz bir yeri yağmalarken malesef birileri de sizin evinizi yağmalamış ve karakterlerinizden birini yaralamış olabiliyor. O durumda eve döndüğünüzle şununla karşılaşıyorsunuz.
Ve kapınıza bir şeyler takas etmek isteyen ya da sizden yardım dilenen insanlar gelebiliyor. YArdım edip etmemek sizin elinizde ama cidden insanın duygularını falan sömürüyorlar hep şrfszlr.
MEsela ben bir evi yağmalamaya gittim ve içerde insanlar vardı. Gizli gizli mutfağa ulaşıp bütün yiyeceklerini aldım. O an düşünemedim ama eve döndüğümde karakterim evde kalan ailenin onlara bıraktığım yiyecekle hayatta kalamayacaklarını düşünüp depresyona girdi. Sanırım biraz da arkadaşının gözünden düştü.
Kabaca oyun bu şekilde. Dediğim gibi günler geçtikçe haritaya yeni yağmalanacak yerler ekleniyor, yeni tehlikelerle karşı karşıya kalıyoruz. Evimiz gelişiyor ve gerekli araç gereci tedarik edebilirsek halihazırdaki sobamızı, ocağımızı ve atölyemizi geliştirebiliyoruz.
The Sims oyununun x100 zoru ve x1000 karamsarını hayal edin, işte size this war of mine. *
edit: ekleme.
Arkadaşlar izninizle sizlerle steam'de gördüğüm en başarılı arka planlardan biri olan "this war of mine: people in war backround"ını da paylaşmak istiyorum.