Cemaate hala körü körüne inanan insanlar niye var?
Uzun yıllar Fetullah Gülen ve ona bağlı olan eğitim kurumlarının içinde bulundum. Sadece öğrenci olarak değil, yeri geldi aldığımız sorumluluklar oldu. Öncelikle cemaate körü körüne bağlı insanların at gözlüklerini çıkartarak okumasını istiyorum.
Bu anlattıklarımı bunların içinde kalmış herhangi birisinden teyit edebilirsiniz.
Benim anlamadığım ana konu hep şu oldu bunların arasındayken, kardeşim hükümet bizden. Niye "tedbir" üzerinde bu kadar duruluyor? AK Parti ile cemaatin arasının açılacağı taa 2007'lerde çok net olarak biliniyordu. AK Parti herşeyi ailesi olarak gördüğü bu insanlarla paylaşırken, bu insanlar devlete hep temkinli davrandılar. Öyle bir hizmet cemaati düşünün ki, telefonda "cemaat" kelimesi söylendiğinde bile tepki ile karşılaşacaksınız. Hele ki BTM (Bölge Talebe Mümessili) bize gelecek mi gibi sorular sorduğunuzda "telefonla bunlar konuşulmaz" tepkileri. Kardeşim emniyet bizden diye artistlik yapıyorsunuz, askeriye bize ait diye hava atıyorsunuz. E o zaman niye özgür konuşamıyoruz? Sebep apaçık ortada aslında.
Sorulardan bir tanesi de, kardeşim evin ihtiyaçlarını konuşacağımız, tuvalet kağıdı bitmiş nöbetçi onu alsın diyeceğimiz gibi konuşmaların geçeceği "basit" ev toplantılarında biz cep telefonlarımızı "dinlenir" endişesi ile neden dışarda bırakıyoruz? Kurban bayramı öncesinde 200 kişiyi yurtta topladığımızda, kurbanın fazileti konusunda sohbet ederken biz neden telefonları dışarda bırakıyoruz? Bunun öğrencilere söylenen açıklaması, telefonla oynamayın diye. Ama abi olduğunuzda "aman telefonlar dinlenir falan, alın mutlaka. Öğrenciler sorarsa da dikkat bozmasın deyin" cümlelerini duyabilirsiniz. Burada telefonları dışarda bırakmaya alış ki, ilerde devleti ele geçireceğin toplantılarda telefonu bırak dediğinde zorluk yaşama. Amaç bu.
Abi olduğunuzda sizi bölge abilerinden birisi çağırır ve adınızın artık "Cevdet" olduğunu söyler. E kardeşim benim adım Mehmet, hayır kardeşim senin adın artık Cevdet. Düşünün size din anlatan abileriniz var, tanışıyorsunuz, adım A diyor. Siz inanıyorsunuz ve o isimle hitap etmeye başlıyorsunuz. Aynı evde kaldığınızda ister istemez kimliğini, öğrenci belgelerini görmeye başlıyorsunuz. Aslında adı farklı. "Noluyoruz lan" soruları sormaya başlıyorsunuz kafanızda. Herhangi bir sorun durumunda isimlerden dolayı deşifre olmasınlar diye en en en en alt kademenin altını düşünerek isimlerin sahte kullanılması talimatını veren adamlar, üst tarafta nasıl önlemler alır, nasıl planlı programlı hareket eder bunu siz düşünün.
Bu cemaatin abilerinin belirli aralıklarla cep telefonu değiştirmeleri istenir. Cep telefonları ve numaraları sık sık aralıklarla değiştirilir. Hat alırken avea alınmamasına dikkat edilir. Kardeşim sıradan bir üniversite öğrencisi, 1 tane evin sorumlusu. Sürekli telefon değiştirme ihtiyacı neden duyulur?
Hala aynı cemaatten bahsediyoruz. Ki bu cemaatin en alt birimleri dahil olmak üzere, sıradan ötesi öğrenci isimlerinin tutulduğu bilgisayar harddisklerinin 3-5 ayda bir tamamen doldurulup boşaltılması, 1-2 yılı aşkın harddisklerin yakılarak imha edilmesi veya ulaşılamayacak bir yere atılması talimatı veriliyor. Bilgisayarı kullandıktan sonra 2 sene geçince, harddiski atıp, yerine yeni hard disk takma emirlerini bizzat yaşadığım için biliyorum. Kardeşim iyi de, bana verdiğiniz öğrencilerin namazını, kitabını, dersini takip ettiğim çizelge var sadece. Bunu devlet ele geçirse ne? Geçirmese ne? Bu dandik ötesi bir konuda bile bu hassasiyeti gözeten, istihbari mantıkla çalışan bir örgütün bankada yaptığı usülsüzlüğü ortada bırakmayacağını, 999 kat daha fazla titizlikle çalışacağını söylemeye gerek yok dimi artık?
Anlamadığım noktalardan bir tanesi de, ısrarla sınıftaki öğrencilerle görüşüp onlarla tanışmak ayağına öğrenebildiğimiz kadar bilginin öğrenilip formlar aracılığıyla aktarılmasıydı. Öğrenci adı, Cevdet Maraşlı. Memleketi Trabzon. Telefonu 0532... Babasının mesleği falan filan. Şimdi düşünün, kendi ellerindeki verilerin bir yerde izi kalacak diye ödü kopan bir örgüt, yüz binlerce öğrencisinden, insanların izni olmadan veri topluyor. Üstelik verilerin hangi amaçla, nerede nasıl kullanıldığını bilmiyoruz.
Daha bunun gibi onlarca, yüzlerce örnek sayılabilir. Cemaatteki arkadaşları ikna etmek için falan da yazmadım bunları. Sadece kafanızda, hala bunlarla alakalı çok çok somut bilgiler neden bulunmadı sorularını soran arkadaşlarımı tek bir yere yönlendireyim de buradan okusunlar.
Yukardaki bilgileri alın önünüze bir düşünün. Bir cemaatten mi bahsediyorum, yoksa bir örgütten mi siz karar verin. ilerde en küçüğünden, en büyüğüne kadar tüm oluşumları ile devlete kafa tutma niyeti olmayan bir oluşumda niye sahte isimler kullanılır? Niye zırt pırt telefon numarası değiştirilir? Niye sadece basit öğrenci isimlerinin olduğu harddiskler belirli aralıklarla kullanılır? Niye bilgisayarı temizlemek için ilginç programlar kullanmaları istenir? Neden öğrencilerin arkadaşlarını fişleme ihtiyacı hisseder bir cemaat? Niye ısrarla maddi kaynak sağlamak için çabalar? Niye tuvalet kağıdı alınacak toplantılarda bile telefonlar dışarda bırakılır? Bunların onlara göre hep bir açıklaması var. Ama parçaları birleştirdiğiniz zaman o açıklamalar o kadar basit kalıyor ki, çocuk dahi kandıramazsınız.
En basit öğrenci kayıtlarının olduğu harddiskleri bile takip edip yaktıran üst akıl, emniyetin içerisinde yapılan usülsüzlükleri ortada mı bırakacak? Bankasyada yapılan şerefsizlikleri ortada mı bırakacak? Tuvalet kağıdı alalım diyeceğimiz toplantılarda telefonları dışarda bıraktıran örgüt, devleti yıkmak için yapacağı toplantılarda önlem almayacak mı? Sıradan bir ev abisinin adını, telefonunu zırt pırt değiştiren örgüt, iş yaptırdığı elemanları mal gibi ortada mı bırakacak? Sıradan öğrencilerin baba meslekleriyle bu kadar yakından ilgilenen, veritabanı oluşturmaya çalışan bir örgüt, emniyet ve polnet sistemleri elindeyken bunları değerlendirip şantaj için kullanmayacak mı?
Devlet hizmet etsinler diye yıllarca bu grubun önünü açarken, bu kriterlerle, kendilerinden başka kimseye güvenmeyerek, alttan alta çalışan bu örgütün 10 küsür yılda neler yapabileceğini, elinde neler biriktirebileceğini, aleyhlerinde oluşacak olası sıktınıları düşünerek nasıl önlemler aldıklarını, nasıl delil imha ettiklerini düşünebiliyor musunuz?
Merak ettiğim konulardan bir tanesi de, bu kadar ince ayrıntıya kadar düşünebilecek bir yapı, gerçekten şu okuldaki matematik, bu okuldaki fen bilgisi, çarşıdaki dürümcü abiden mi oluşuyor? Bu kadar büyük bir yapıyı bu kadar dikkatli ve sağlam zemine oturtan insanlar gerçekten bizim "saf" olarak nitelendirdiğimiz insanlar mı? Cemaatin yol haritasını çizen, emniyete nasıl sızacakları, soruları nasıl çalacakları, TSK'da kozmik odaya kadar giden planlar zincirini nasıl uygulayacakları konularını oluşturanlar cemaatin saf tabanı mı? Sahte darbe operasyonlarıyla devleti çok kolay ele alacaklarını, medya gruplarına sonsuz destekler alacaklasını bu "saf" abiler mi çizdiler? Dersane, kolej, medya gibi kurumları, bankayı, bu kadar stratejik kullanma planlarını bu "saf" abiler mi çizdiler? Dünyanın çeşitli yerlerine farklı amaçlarla dağılma fikrini bu "saf" abiler mi buldular? Türkiye'yi geçtim, dünyadaki bu ihale ağını, faiz ağını bu "saf" abiler mi oluşturdular?
Onlarca, yüzlerce madde daha yazılabilir. Başta "saf" olarak nitelendirilen insanlar, artık yapbozun bu kadar parçası ortaya çıkıp, resim net olarak görüldüğü halde körü körüne gidiyorsa, yapacak bişey yok.