Cibran'ın diz çöküp yakardığı tapınağa; kapısına gelenlere aşkın sorulduğu tapınağa vardım.
Bana da soruldu "Aşk nedir?"
Ellerimle kapadığım karnımı yardım,
Karnımda yanan alevden bir parça alıp Aşkı soran sesin yüzüne doğru üfledim.
Alevimle yandı sesin ağzı
Ve bir daha konuşamadı.
Usulca çekildi önümden,
Yoluma devam etmem için.
Karnımı tekrar kapadım
ve ellerimi karnımda birleştirdim yeniden.
Tapınağın derinlerine doğru yola koyuldum.
Cibran'ın "beni kutsal alevine at, kutsal alevin besleyicisi yap!" diye yakardığı aleve ulaşmak için.
Ulaşıp, karnımda yanan alevi ona katmak için. Ait olduğu yere, aleve dönmek için.
Ve böyle başladı yolculuğun, aşıklığım.
Kapılardan geçtim.
Renk renk, biçim biçim...
Ama geçtim neticede,
Çünkü kutsal alev, tapınağın derinlerinde.
...
Ve sonunda aşk oldum.
Olduğumu buldum.
Yandım, alev oldum.
Gördüm, gözlerimle değil.
Bildim, aklımla değil.
Yaşadım, yıllarımda değil.
Ve aşk oldum, aşıklarımla değil.