Arkadaşlar size biraz önce yaşadığım ve duygu karmaşasına boğulduğum bir olayı anlatmak istiyorum. Bunu hemen anlatmalıyım çünkü bu asil duyguyu yaşatmak ve bununla var olmak istiyorum.
Ben Budapeşte'de erasmus yapan bir öğrenciyim ve bu benim ilk yurtdışı tecrübem ve geleli yaklaşık bir ay oldu.
Neyse yaklaşık 2 saat önce merkezden biraz uzak olan bir durakta tramvayı bekliyordum. Hava soğuktu ve üzerimde pek bir şey yoktu ben de bu duruma biraz uyum sağlayayım diye durak boyunca baştan sona volta atmaya başladım. Sonra farketmeden bu volta benim obsesif-kompalsif takıntılarımla beraber "durak boyunca uzanan çizgiye basarak yürümeye çalış"a dönüştü. Ayaklarımı bu çizginin dışına taşırmadan yürümeye çalışarak durak boyunca git gel yapıyordum. Ve bu iş biraz dikkat gerektiren bir iş olduğu için kafamı sürekli aşağı eğip ayaklarıma bakarak devam ettiriyordum. Bu şekilde devam ederek bilmem kaçıncı dönüşümü yaparken kafam hafifçe tam benim yönüme doğru gelen bir bayana çarptı. Ama hemen sonra fark ettim ki onun da gözleri ayaklarına bakar haldeydi ve o da benim gibi kendine küçük bir oyun oluşturmuş ve adımlarını o düzene göre atıyordu. ikimizin çarpışmasında ikimizin de hata payı vardı ama bunun pek bi' önemi de yoktu. Kafamızı doğrultup yüzümüze doğru bakarken ki o an bir şey deme ihtimalimizi de ayaklarımızın ucuna bırakmıştık. Sadece gülümsedik. Bir an sadece öyle birbirimize güldük. Dışarıdakilerin anlamadığı kişisel oyunlarımızın sırrını birbirimize açıklayan bir gülümsemeydi bu.
Arkadaşlar şunu söylemeliyim ki karşılaştığım bu kız kesinlikle şimdiye kadar karşılaştığım en tatlı kız olabilirdi. Gülümsediği ve yüzüne düşen saçının bir kısmını narin elleriyle toplayıp geriye attığı renkli gözlerini gösterime açtığı ve bunları yaparken hala gülümsemeye devam ettiği o an belki de hayatımın en kayda değer anlarından biriydi. Saçlarının rengi geceyi kıskandırırdı, teni o kadar temiz ve beyazdı ki damarlarını sayabilirdim, o kadar masum bir gülümsemesi vardı ki tüm bebekler yanında 3. sayfa katilleri gibi görünürdü, elleri o kadar narin ve zarif hareket ediyordu ki bakışlarımla muazzam koreografisini bozacağımdan korktum. Onu gördüğüm an “işte bu” dedim “Aha da hayata bu yüzden geldim, koskoca evrende göt kadar olan benim yaşama amacım işte evrenden daha güzel olan bu şey!” diye düşündüm. Kahkaha atmamıştık sadece utançla karışık gülümsemelerimizi birbirimize sunmuştuk. Karşılaştığım bu kız dünyanın en güzel kızı değildi belli ki ama dünyamın en güzel kızı olmaya adaydı.
Neyse. Birbirimize 5 saniyelik uzun bir gülümsememizden sonra ona bir şeyler söylemek istedim. Kim olduğunu, nereli olduğunu, nerede yaşadığını, nereye gittiğini umursamıyordum. Sadece bir şeyler söylemeliydim. ingilizce olarak bir şeyler söylemek istedim ama anlamadığını belli eden bir el hareketiyle cümlemi sonlandırdı. Bunu kabullenemeyen beynim bir sonraki cümleyi de ingilizce olarak servis etti ama beyhudeydi. Ama bu şekilde başlayan bir olayı devam ettirmek bu bayana sadece bir şeyler söyleyebilmek istiyordum. Kendisi bu çabama hak vererek Macarca olduğunu düşündüğüm bir cümlesiyle girizgah yaptı. Ama ben de bunu anlamamıştım. O sırada da beklediğimiz Tramvay geldi ve kalabalığın da aramıza karışmasıyla ayrı ayrı yerlere oturduk. Nereye yöneldiğini ve oturduğunu takip etmiştim.
Artık ona ait ne varsa benim nazarımda kutsaldı. Ve bunu bu kadar kolay bitirmek ve öylece "tamam öyleyse kalsın"a getirmek istemiyordum. Bu kız içimde paslı kalan artık çalışmayan bir bölgeye yağ gibi ulaşmıştı ve fark etmediğim bir noktamı çalışır hale getirmişti. Keşke biraz Macarca öğrenseydim diye geçirdim içimden, o zaman belki bir umut salarak veda edebilirdim ama bu şekilde hayır. Ama Fenafilfloyd sen değil miydin "Macarca kullanışsız bir dil" diyen "Olm bu dil çok zor boşuna zaman kaybı" diyen. Tramvayda oturduğum yerde bunların muhasebesini yapıyor ve tek tek ettiğim bütün o lafları götüme sokuyordum. Onun dilini öğrenmek için ne olursa yapmaya gerekirse asimile edilmeye razıydım.
Bir süre sonra artık bir şeyler yapmam gerektiğini düşündüm. Somut bir şeyler yapmalıydım. işte o an telefon numaramı yazıp ona verme olayını düşündüm. Gerçeklikte kişilik olarak bu tür hareketleri yapmaya hiç müsait olmayan, çekingen bir insan olan ben bunu çekinmeden yapacak hale gelmiştim. Çünkü hayatımda bir daha böyle bir bayanla karşılaşacağımı ve kimsenin bana böyle duygular yaşatacağını düşünmüyordum.
inmem gereken durak geçmişti ve önemli değildi. O hala tramvaydı ve artık benim durağım da onun durağıydı. Evimden ne kadar uzaklaştığım meselesi ya da bir şeye geç kaldığım düşünceleri artık sadece önemsiz detaylardan ibaretlerdi. Şimdi tek yapmam gereken telefon numaramı bir kağıda yazıp çıkışta onun eline tutuşturmaktı. Başka yapacağım hiçbir şey yoktu, yakaladığım bu coşkuyu devam ettirecek bir kapı aralığı bırakmalıydım ve bu da her ne kadar deli saçması bir fikir olsa da amacıma hizmet edebilirdi.
Sonra elime aldığım bir kağıda numaramı yazacakken numaramı hatırlayamadığı hatırladım çünkü numaramı yeni almıştım ve daha aklıma kazınmamıştı. Ve telefonumda internet, mesaj veya arama hakkı barındıran herhangi bir paket de yoktu. Ne yapabilirim diye düşünürken kendi telefonumdan birisini çaldırma fikri aklıma yatmıştı. Bu sefer başaracaktım ve bir şekilde kızla bir iletişim sağlayacaktım. Yanımdaki teyze de ingilizce bilmiyordu ve halimi de anlamayınca pek fazla üstelemeden önümde oturanlara sordum. Onlar da beni anlamadılar ama yardımcı olmak istiyorlardı, telefonumu ellerine verip kendi numaralarını yazmalarını isteyene kadar mimikler, el kol hareketleri çektim ama yine anlaşılmayınca bu sefer arka tarafımda oturanlara döndüm. Sonunda halimi anlayan birisi çıkmıştı ve tarzanca ingilizce konuşabiliyordu, ve pek sürmeden onu çaldırdım ve karşıda görünen numarayı hemen kağıda yazdım.
Bir şekilde sonuca ulaşmak güzeldi çünkü benim gözümde kutsal bir amaca hizmet ediyordu. O sırada tam kağıdımı elime almış yüzümü kızın oturduğu tarafa dönmüşken fark ettim ki KIZ GiTMiŞ. Başımdan aşağı soğuk sular döküldü Budapeşte'nin ayazında. Durumu kabullenemeyip apar topar indim tramvaydan ve makus talihim tarafında tecavüze uğrayarak boynum bükük eve döndüm.