sen sulak yerde mi yetiştin lafını herkesten en az bir kere duymuş olmak, hoşlandığın çocuğun senden kısa olması ya da hemen hemen aynı boyda olması, özellikle düğünlerde topuklu ayakkabı giydiğinde istisnasız herkesin senin boyun zaten uzun niye giyiyosun gibi saçma salak sorgulamalarına maruz kalmak. o elbisenin altına babet mi giyilir kardeşim kafan o kadar da mı çalışmıyo. hem benim de her kız gibi topuklu ayakkabı giymeye hakkım yok mu canım?! bayramda seyranda her görenin ajansta çalışıyo musun, niye çalışmıyosun, niye yazılmadın vs. vs. önerilerini dinlemek zorunda olmak. neyse bi süre sonra alışkanlık kazanıyo insan. çok beğenip almak istediğin elbiselerin t-shirt gibi durması, pantolonların kısa gelmesi, en sevdiğin ayakkabı modelinde 40 numarayı bulamamak. ama en kötüsü de sanırım bedende ilk sırada olup her şeyi ilk yapacak olmaktır. ya yanlış bi şey yapıp da rezil olursam diye düşünmeden edemiyo insan. hele bi de lisenin ilk günüyse. bi de en ufak hatanda sürekli bağırıp çağıran sert bi hocaya rastladıysanız yandınız demektir. ve tabii ki olmazsa olmazı da dolmuşa binememek. ve her bindiğinde istisnasız kafanı çarpmak. kafanı çarpıp acıttığına mı yanarsın rezil olduğuna mı. bu durumu yaşamamış uzun boylu bir insan yoktur. o kafalar çarpıla çarpıla yakında beyin hücremiz kalmayacak allah korusun. kendini de yenileyemiyo yavrum. *