"oğlum ne iğrenç bir şey lan bu. doku lifi miyiz biz. niye kabuk oluyoz?" demezden evvel bi düşünmek gereken veciz. ilişkiler konusu özelinde düşünecek olursak hiçbir insanın sıkıntısına, bununa, tasasına, derdine vedahi derdinden kaynaklanan yarasına kabuk olmamayı öğütler. biline ki o yara iyileşince kabuk da düşecek. tıp bunu emreder. bu bilimdir.
insanoğlunda mazisindeki kötü hatıraları unutma eğilimi mevcut. an gelir de kişinin zor zamanlarında dayanmak isteyeceği bir değnek olabilirsiniz. emin olun ki yaralı zat, güç kazandıkça sizden uzaklaşacak ve kalabalıkta hiç olmamışçasına kaybolmayı dileyecek. çünkü siz ona geçmişteki zaferli günlerini değil, depresif yalnızlığını ve acziyetini hatırlatacaksınız. tıpkı hatıraları gibi sizi de hatırlamak istemeyecek. işte bu da bilimdir.
bu yüzden düşene bi tekme de siz vurun. beter olsun. siz kimsenin merhemi, yarasının kabuğu, florence nightingale'i, clark kent'i değilsiniz. günü geldi mi bavulunu alır gider. benden demesi.