Genelde milliyetçileri aşağılamak, küçük düşürmek için bilerek ve isteyerek yapılan karıştırma durumudur. Milliyetçilikle ırkçılığı bir diğerinden ayırt edebilmek için alet olması gerektiğini bekleyen zihinler yapar bunu.
kavramları o bununla aynı anlamda o zaman bunun ideolojisi ile berikininki de aynıdır diyecek kadar sığ bir düşüncenin ürünüdür. Oysa kavramların yüzyıllar içerisinde çeşitli manaları bünyesinde toplayıp, bir o kadar anlamı da saf dışı ettikleri bilinir. Bugün ırk meselesi antropolojinin ilgi alanındayken (türk ırkı konusunda antropolojik bulgular sadri maksudi arsal'dan okunabilir) milliyetçiliği açıklamak için antropolojinin hiç bir mahareti yoktur.
türkiye'de en fazla ırkçı olarak gösterilen, kafa tası ölçtüğü için (ki o bunu yaparken ciddiye alınmasıyla manidar biçimde eğlenirdi) okumayan bilgiç komünistlerce eleştirilen atsız bile bildiğiniz o manada bir ırkçı değildi.
Milliyetçiliği 17 ve 18. yüzyıllara dayandıran zihniyetin önce zihni melekelerini emperyalizmin zincirlerinden kurtarması gerekir. Millet, ırk, milliyet, ırkçılık, milliyetçilik, nasyonalizm kavramlarını ondan sonra tekrar gözden geçirmelidir.
Ayrıca mesela alman milliyetçiliği, arap milliyetçiliği ve mesela fars milliyetçiliği arasındaki nüansları da biraz olsun sezinlemek lazım. Okunacak efendi bunlar, sözlükte kitap yazdırmayın insana. Gelin tarihleri kontrol edelim :
1397 yılında doğduğunu ifade eder kendisi. Adı kaygusuz abdal (asıl adı gaybi), abdal musa'nın öğrencisi, o da hacı bektaş'ın. Nasibi yesevi'ye kadar uzanır. der ki abdal musa :
Söz gerekmez der adem, dur git dedi
Tanrı'nın buyruğu budur, tut dedi
Nice ki söyledi hergiz gitmedi
Cebrail'in sözünü işitmedi
Türk dilin Tanrı buyurdu "Cebrail
Türk dilince söylegil, dur git değil"
Türk dilince Cebrail "Hey dur" dedi
"Durugel uçmağın terkin ur" dedi.
(dikkat, tasavvufi manada yorumlanmalıdır, zira mana katman katmandır)
mesela ondan 400 sene önceye gidin, yesevi'yi dinleyin :
bilmiyorlar alimler sizin türkçe dilini
bilgelerden işitsen açar gönül ilini
ayet hadis anlamı türkçe olsa duyarlar
anlamını duyanlar başı eğip uyarlar
miskin kul hoca ahmed, yedi atana rahmet
fars dilini bilir de sevip söyler türkçe'yi
aslında şu iki hikmetteki tek bir satırı bile alıp milliyetçiliğin tarihini yukarıda bahsedilenden en az 900 sene geriye götürebiliriz.
şimdi milliyetçilik nedir sorusu öyle ayak üstü cevaplanacak bir soru değil. mesela edebiyat nedir, şiir nedir sorularını kim eksiksiz olarak cevaplayabilir ki? "edebiyat bin yüzlü hakikattir" der ustalar...
bu biraz mana ile alakalı bir şey. alev denizlerinde mumdan tekneleri yüzdürmedikçe (teşbih şeyh galip usta'ya aittir) bu mana kapılarını aralayamazsınız.
Hayır ben kimseyi inançsız olarak görüp aşağılamıyorum. O bin yüzlü hakikatlerin perdeleri boğuyor beni, nefes alamıyorum, zihnimi toparlayamıyorum. E be güzel kardeşim neyi nasıl anlatayım sana.
sen sadece şunu bil ki; milliyetçiliğin en tanınmış simalarından türkeş'in deyimiyle "biz insanlık alemi içinde ne uşak olmayı, ne de başkalarını uşak olarak kullanmayı doğru bulmayız" ırkçılıkla milliyetçiliğin ayrımı konusuna buradan başlayabilirsin, dha sonra bu ayrımı türk milliyetçiliği açısından yapabilmen için katedeceğin epey bir mesafe var. Mesela Yunus'u okuyacaksın daha...