uzak

entry130 galeri
    112.
  1. bir nuri bilge ceylan filmi.

    mutlu olmak isteyip de mutlu olamayan ve bundan dolayıdır ki canları çokça sıkılan iki insanı ele alan film; taşradan kente göçmüş bir adamla, uzun süredir kentte yaşayan kentli bir adamın akrabalık ilişkilerini anlatır. birbirlerine yabancılaşmayı, ve ötekileştiklerini sanırlarken aslında taşra ve kentin 'insani' duygular olarak aynı çatıda kesiştiklerini anlatır, modern hayatı eleştirir. mahmut'un tarkovski izleyerek yusuf'u dışlama ve kendisini elitleştirme çabasının, porno izlemesiyle suya düştüğünü görürüz. yani teknolojik aletler, kent ve taşrayı ayırmak için çok pratik bir yöntemdir; her gün televizyon karşısında tarkovski seyretmek insanı kentli diye adlandırabilir. fakat bunun altında çok farklı etkenler yatabilir, çünkü shekaspeare'nin de dediği gibi, ''insan, insandır.'' kentin iş imkanlarına adapte olamayan yusuf'un, duygularını tatmin etmek için gördüğü çeşitli kızlarda aşkı araması da sonuçsuz kalır.
    zaman ilerledikçe geçmiş olaylara tutunma isteği mahmut'un içini kemirir, yusuf'a kızdığı tembellik konusunda kendisi en öndedir; karısına 'gitme' diyemez, fotoğraf çekmek için durduğunda üşenir, arabadan inmez. yani film boyunca aslında kendisini kandıran bir adam seyrederiz.

    --spoiler--
    mutlu olmak için kendini dahi kandırabilen iki insanın yolları, yusuf'un farenin acı çekmemesi için onu öldürmesi misali, kendisi de bu azaba katlanamaz ve evi terk eder; ayrıldıktan sonra, mahmut'un sigara içme sahnesiyle ortam şenlenir: mahmut, karısının gitmesini engelleyemez, mutlu olma umudu elinden kaçırır. bundan dolayıdır ki geçmişe, bıraktığı sigaraya başlar, ama 'içmiyorum' dediği sigaraya. sigara burada kuvvetli bir metafordur, mahmut'un iç sıkıntısının hiç geçmeyeceğini ve iki karakterin de yalnızlığa ve kendi ideallerine mahkum oluşunu anlarız.

    anlarız: mutlu olmak cesaret ister. kendine gerçekleri söyleme cesaretine sahip olmayan insan can sıkıntısının azabından kurtulamaz.
    --spoiler--

    nuri bilge'nin kamerasını iyi kullandığı bir film, yine klasik olarak tablo gibi planlar var fakat iş kurguda biraz aksamış, ani kesiş ve birkaç saniye sonrasına atlayıştaki sallantı, ha sallantı demişken, kameranın bazı yerlerdeki gereksiz sallantısı; zaman duygusunun seyirciye yeteri kadar aktarılamaması, yani sahnelerin iyi bağlanmaması, ve çok kötü ses yönetmenliği filmin kalitesini düşürüyor.
    çok kuvvetli bir senaryosu olmadığı gibi, yönetmenlik mahiyetinde de çok bir numara yok; ama 'iyi' niteliğini hak eden bir görüntü yönetimi mevcut.

    türk sineması için çok iyi, n.b.c. sineması için eh işte, genel olarak da ortalama civarı bir film diyebiliriz.
    atmosferi çok kuvvetli bu arada, onun da hakkını yemeyelim...
    1 ...