hiç çok küfür eden bir insan olmadım ama biz büyüklerimizden küfrü normal gördük. çok sıradan bir şeydi bizim için, hatta büyümek gibi geliyordu ama evde edemez dayağı yerdik tabi. okulda arkadaş arasında iyice azardık haliyle.
neyse yine hafızama rağmen hiç unutmadığım bir arkadaşım, ibrahim'e etmiştim bu küfrü. sebebi neydi, ne oldu da böyle bir şey söyledim hatırlamıyorum ama dayı dayı bir arkadaştı bu. okula tespihle filan gelirdi hatta ama bana sökmez diye düşünürdüm hep. herkes böyle küfürler ediyordu bizim çevrede, neden dayak yediğimi anlayamamıştım o yüzden.
meğer sonradan öğrendim ki babası yokmuş, annesi tek yetiştiriyormuş iboyu. gerçekten de fahişelik edermiş üstelik, söylenti böyleydi en azından.
kimse alay etmeye cesaret edemezdi tabii ama söylentisi çabuk yayılmış çok tutmuştu. pek sevilen biri değildi çünkü dediğim gibi. ama bundan sonra ben sevmeye başladım bu çocuğu, çünkü çocuk o kafada böyle düşman gibi gördüğü, herkesi döven üstün gibi takılan çocukların insan olduğunu anlayamıyor. ama ben bunu öğrenince bu çocuğun da benim gibi insan olduğunun farkına vardım. onun da böyle bir zorluğu vardı işte hayatında, o da aslında belki çok iyi bir arkadaş olabilirdi bize, belki çok sevebilirdi birilerini, belki karıncayı bile incitmezdi ama hayat onu buna itiyordu. tabi çocuk kafamla bu kadar derin düşünmedim ama hayatım boyunca hiç aklımdan çıkmadı, hep yeni bir şeyler öğrendim bu çocuğu ne zaman hatırlasam. sadece onun o ulaşılamaz kabadayı imajının çizilmesi ona karşı bir sevgi doğurdu bende o kadar.
ve benim hayatımdaki kadınların neler yaşadığını bilseniz, fahişelere hakaret ederken içinizden insanlığınıza dair bir şeyler kopup giderdi herhalde.