bu kabul sürecin anlatılanlar yüzünden akıllarda soru işareti bırakması muhtemeldir..
zira, zaman kavramını göz ardı edersek, bugün iskandinav ırkının büyük kısmını tebli ve irşad ile de olsa kimse müslüman yapamaz.. yani bir ırk durup dururken 'bu bizim inancımıza çok benziyor' diye başka bir inanca geçmez.. zira, adı üstünde, başka bir inanç.. türklerin inancı araplara çok benziyordu, ondan müslüman oldular demek, bence kolaycılık..
zaman kavramını göz önüne alırsak da şöyle bir durum ortaya çıkıyor: o zamanlar türkler, konfüçyüsçü ve taocu görüşleri benimsemekten çekiniyorlardı; çünkü bu, çin yayılmacığının bir vasıtası haline gelebilirdi. zerdüşt dinini ve hıristiyanlığı da iran ve bizans yayılmacılığının vasıtası olabileceğinden dolayı benimsemiyorlardı. hazar türklerinin museviliği kabul etmesi, aynı şekilde din vasıtasıyla siyasî yayılmaya karşı çıkma düşüncelerinden dolayı idi (alıntı)
görüleceği ve tahmin edileceği üzere, zaman kavramı her durumda bu değişimi tam olarak açıklayamaz ama bazı ipuçlarını verebilir.. toplumların, ırkların dini inançları, yakın komşuları, gelenekleri ve siyasi-sosyal bir sürü çıkarları doğrultusunda değişkenlik gösterebilir..
son olarak: islâmiyet öncesi dönemde orta asya türk topluluklarının dinini şamanizm olarak nitelemek yanlıştır. ancak atalarının ruhlarına saygı göstermek isteyen toplulukların törenleri, genellikle kam adı verilen kişiler tarafından, özel bir takım aletler ve hareketlerle halk heyecanlandırılarak ve psikolojik yönden etkilenerek yönetilmekte idi. islâmiyetten önce, türk topluluklarını yazılı medeniyete doğru çeken iki büyük dinî akım vardı. bunlar (bkz: maniheizm) ve (bkz: budizm) idi.