G3 bir taarruz tüfeği değildir. 2. Dünya Savaşından yenik ayrılan almanların mp44 üzerine temellendirdikleri bir müdafaa silahıdır. Bulunduğu mevziyi savunan askerin mühimmata, saldıran kadar ihtiyacı olmayacağı düşünülerek 20 mermilik şarjörleri bulunur. Ha mermileri yüksek kalibrelidir orası ayrı. Bir mevziyi savunan adam saldıran kişiyi öncelikle bertaraf etmek zorundadır. Bundan dolayı vurdumu gebertir. Milli "savunma" bakanlığımızın da uygun görmesiyle zaten tepeden tırnağa savunma stratejisi güden ordumuzun ana muhabere silahı olmuştur. G3 ün tutukluluk yapması bir tasarım kusurundan mühendislik hatasından veya başka birşeyden değil askerliği bitirip kurtulunacak bir iş gören bizim kendi askerimizden kaynaklanmaktadır. G3ün namlusunu toprağa saplayıp çadır direği yapan asker gördü bu gözler her yavrum hey.
Gelgelelim keleşe. Bu silah saldıran kişinin daha fazla mühimmata ihtiyacı olduğu öngörülerek en az 30 mermi kapasiteli şarjörlerle kullanılır. Düşük kalibreli olup da öldürmeyip süründürmesinin nedeni yaralıyla uğraşan diğer kişinin de muhabereden uzak kalarak safdışı olmasıdır. G3ten daha hafiftir mesela Bundan dolayı keleş iyi bir saldırı silahıdır.
Sonuç olarak ikisini birbiriyle kıyaslayacak olursak it dişi domuz derisi hesabı birinin öbürüne bir üstünlüğü yoktur zaten. Her ikisi de asker, polis, jandarma, sahil güvenlik gibi devletin silahlı görev yapan unsurları tarafından ana muhabere silahı olmasından yavaş yavaş vazgeçilmektedir. Artık hk, sig veya kendi tasarımımız olan bora gibi hafif, seri, hedefe isabet kabiliyeti yüksek silahlar kullanılmaya başlanmıştır.
