emperyalizmi anlamak

entry5 galeri
    ?.
  1. AB'yi emperyalist sayarsanız, çıkmazlara saplanırsınız."

    Askeri işgal yoksa, emperyalizm de yok; kaba, yüzeysel ve bir o kadar da, Kautsky kadar da eski bir teori.

    Avrupa emperyalizminin emperyalizm olmadığını kanıtlayan(!) Oran, orada kalmayıp, bir de "emperyalist olmayan, uygarlık taşıyıcısı Avrupa"nın, ABD tekellerine karşı "denge unsuru" olduğu iddiasında bulunuyor.

    ABD'yi "dengeleyecek" olan o Avrupa'nın, 1991'de Irak'ın üzerine bombalar yağdırılırken ABD'yle yanyana olduğunu bir kalem darbesiyle siliyor Oran.

    AB'nin bir parçası olan ingiltere'nin, Almanya'nın, Fransa'nın ve diğer AB üyelerinin çoğunun Irak'ın ve Afganistan'ın işgalinde başında veya ileriki aşamalarında ortak olduğunu da görmezden geliyor.

    Nesnel gerçekleri görmezden gelenler, tarih boyunca geçerli olacak düşüncelerin, teorilerin ve politikaların sahibi olamazlar. Nitekim, yüzyıldır, emperyalizmi anlamaktan uzak tüm teoriler çöpe atıldı. Oran'ın savunduğu teorinin yeri de orada hazır olmalı.

    Emperyalizmi nasıl tahlil etmeli?

    Ne çok şey söylenmiş değil mi emperyalizm için, ki burada aktardıklarımız teori denizinde bir avuç bile değildir.. Ama bu kadarı bile, kafa karıştırmaya da, aydınlatmaya da yeter. Gerçeklere nasıl baktığınıza, kavganın neresinde durduğunuza bağlı..

    Irak'ın işgali 1990'da başlamış bir süreçti ve bu işgalin başından itibaren emperyalist Avrupa da bir emperyalist gibi davranmıştı. AB'ciler unutsa da tarih unutmadı. Emperyalistin bir emperyalist olduğunu unutanların başında ise o zaman bizzat Irak'taki Kürt ve Şii muhalif güçler geliyordu.

    Bu "unutkanlığı" iyi değerlendiren emperyalistler, 1990-91'de Irak'ta "rejimi değiştirme" planını uygulamaya koydukları Körfez Savaşı'nda, Kürt milliyetçi hareketlerini kullandılar. Saddam yönetimi haftalarca süren bombalamalarla büyük ölçüde zayıflatılmıştı. Fırsat bu fırsat diyordu Barzani ve Talabani. Bu düşünceyle de 1991'de ayaklandılar. Aslında "ayaklandırıldılar" demek daha uygun.

    Ayaklandırılan yalnız onlar değildi. Kuzeyde Kürtler ayaklandırılırken, Güney'de de Şiiler ayaklandırılmıştı. Saddam yönetimi hem Kürt, hem Şii halkın üzerine acımasızca gitti, ayaklanmaları katliamlarla bastırdı. Amerika ve beraberindeki diğer emperyalistler, bu katliamları izlediler. Kısa bir süre sonra da yüzbinlercesi mülteci durumuna düşen Kürt halkına "insani yardım" adına Kuzey Irak'ı fiilen işgal ettiler. Bölgeye emperyalist Çekiç Güç yerleştirildi.

    Burada emperyalizmin ayaklanma aşamasında "Kürt ulusal haklarını savunma" veya ayaklanmanın bastırılmasından sonra "Kürt halkını himaye etme" diye bir kaygısının olmadığı açıktır.

    O halde olan biten nedir?

    Emperyalizm, tüm Ortadoğu'yu denetim altına alma planının en temel adımlarından biri olan Irak yönetimini devirmek için Kürt milliyetçi hareketleri Saddam'a karşı "koz" olarak kullanmıştı. Bu koz kullanılırken, emperyalizmi anlamamanın faturasını hep olduğu gibi, yine Kürt halkı ağır bir şekilde ödedi.

    işte burada emperyalizmi, özel olarak da ABD emperyalizmini nasıl tahlil etmeli sorusu önem kazanıyor. işte bir tahlil:

    "ABD..., çıkarları için onbinlerce insanın ölümüne sebep olabiliyor, istediği ülkelerde darbe yaptırabiliyor, kontra örgütler yaratabiliyor, sorunlu olduğu ülkeleri savaşa sokabiliyor, müttefiği olan ülkelerin iyi çocukları'na işkence, komplo, kontrgerilla vb. konularda eğitim veriyor.

    ABD'nin çıkarları gereği desteklediği darbeci rejimlerin, Asya'da, Latin Amerika'da neler yaptığını tüm dünya biliyor. Hala Afganistan, Irak ve daha birçok ülkede insanlar ABD'nin bombalarıyla can vermeye devam ediyor... Bütün bunların sorumlusu ABD olduğu halde, terörden, katliamdan... bahsedilmesi, ikiyüzlülüktür. Kaldı ki dünya, başındaki en büyük belanın kim olduğunu gayet iyi biliyor." (13 Aralık 2007, Özgür Politika başyazısı)

    Amerika, adeta yeniden keşfedilmiş. Ama hiç keşfedilmemiş gibi yapılmasından iyidir elbette.

    Aktardığımız alıntıda çok isabetli kullanılan bir cümlede dile getirildiği gibi, "ABD'nin neler yaptığını tüm dünya biliyor". Fakat dünyanın bildiğini Kürt milliyetçileri bilmezden geliyordu. Unutmuş gibiydiler. Tüm dünyanın bildiğini ve gördüğünü, bilmezden ve görmezden gelmek, "büyük politika" olsa da, ilerici, demokrat bir politika değildir. ABD gerçeğinin yeniden hatırlanması olumludur. Umarız bir daha unutulmaz.

    Ancak, kısa bir süre sonra aynı sayfalarda yer alan şu tür görüşler, bunu ummak konusunda acele etmemek gerektiğini de gösteriyor.

    "Bush, kendisine hiçbir zaman zarar vermemiş, üstelik savaşla yerleştirmek istediği meşhur Büyük Ortadoğu Projesi'ne ters düşmemiş, hatta bu projenin gerçekleşmesinde en dinamik partner olması gereken, dünyevi, demokratik, antirassist, antifaşist, kadın erkek eşitliğini savunan bir ulusun hareketi PKK'yi; düşman ilan etti.

    ... ABD'nin Irak'a müdahalesini ne kadar sempati ile karşıladımsa, Başkan Bush'un PKK'yi düşman ilan etmesi de o ölçüde hayretimin yükselmesine neden oldu." (Haydar Işık, 28 Aralık 2007, Özgür Politika)

    Burada asıl hayret verici olan elbette, yazarın, Bush'un bir halk örgütünü düşman ilan etmesine hayret etmesidir. Aktardığımız şu satırlar, emperyalizmi anlamamak sözünün tam karşılığı olarak örnek gösterilebilir.

    ABD gerçeğini anlatan satırlar da, ABD gerçeğini hiç anlamamış olan satırlar da aynı yerde, aynı dönemde yayınlandı. Bu da gösteriyor ki, emperyalizmin, Amerika'nın ne olup ne olmadığı konusunda kafa karışıklığı oldukça derindir.

    Başta vurguladığımız gibi, kimi pragmatik hesaplarla emperyalizmi anlamamazlıktan geliyor, kimi ise, gerçekten de dönemi doğru tahlil edemeyip, emperyalizmin yeni taktik ve politikalarını kavrayamadığı için temelsiz teoriler yapıyor.

    AB emperyalist değil, ABD de "demokratik" emperyalist... Bunları doğru kabul edersek, yeryüzünde emperyalist gibi bir emperyalist kalmamış demektir.

    Oysa, emperyalizmi doğru tahlil edebilmek için en başta kavranması gereken şudur: Emperyalizm, emperyalizmdir!

    Lenin, kapitalizmin ulaştığı en üst aşaması olarak tanımladığı emperyalizm için şöyle diyor: "Emperyalizm, kapitalizmin özel bir tarihsel aşamasıdır. Bu özellik üçlüdür: Emperyalizm: 1) tekelci kapitalizmdir; 2) asalak ve çürüyen kapitalizmdir; 3) can çekişen kapitalizmdir."

    Şimdi bazılarının "bu nasıl can çekişme?.. Hala güçleniyor" dediğini duyar gibiyiz.

    Evet, gerçek bir can çekişme.

    Toplumlar, binyıllar içinde değişmiş, birbirine evrilmiştir. Kapitalizmin can çekişmesi başlayalı henüz iki yüzyıl bile tamamlanmamıştır. Sosyalizm ise, henüz dünden bugüne uygulandığı tüm ülkeler açısından söylersek 90 yıllık bir geçmişe sahiptir.

    Emperyalizmin, belli bir süre adeta ara verdikten sonra yeniden açık işgallere yönelmesi, bir anlamda dünya çapında asgari bir denge sağlayan sosyalizmin yıkıldığı koşullarda "dönemsel, taktiksel bir güçlenme" gibidir, fakat aynı zamanda stratejik olarak emperyalizmi daha da güçsüzleştiren bir gelişmedir. Emperyalizm, belki hiçbir dönem bu kadar teşhir olmamıştır. Sadece Irak saldırısı arifesinde dünyanın dört bir yanında meydanlara çıkan milyonları düşünün; ki bu gösteriler de tarihin en büyük gösterileriydi.. Emperyalizmin bütün bu tepkileri, teşhir olmayı göze alması, onun tarihsel olarak nasıl bir zayıflık içinde olduğunu gösterir. Ama bu da bir yana, 2000'li yıllardaki emperyalist pratikte herkesin asıl görmesi gereken, 1990'lı yılların "emperyalizm değişti" teorilerinin çoktan iflas etmiş olduğudur. Denilebilir ki, "emperyalizm değişti" söylemi, emperyalizmi anlamamanın bugünkü söylemidir.
    0 ...