Emperyalizmi anlamayanları ikiye ayırabiliriz. Biri dünyayı, dönemi yanlış tahlil ettiği için anlayamamaktadır; diğeri her şeyi bir şekilde görmesine rağmen pragmatizmi ve çeşitli hesapları nedeniyle "anlamazlıktan" gelmektedir. Emperyalizmi anlamamanın iki biçimi varken, emperyalizmi doğru anlamanın tek bir yolu vardır: O da dünyaya sınıf mücadelesi bakış açısıyla bakmaktır.
Emperyalizme ilişkin çarpıklıklarda üç kaynağa işaret etmiştik: II. Enternasyonal oportünizmi, SBKP revizyonizmi, Avrupa komünizmi.
Bugün çeşitli kesimler ki bu kesimler reformizmden Kürt milliyetçilerine, Barzaniciler'den kendini sosyalist olarak tanımlayanlara kadar uzanan bir çeşitliliğe sahiptir tarafından yapılan emperyalizm tahlillerinin hala bu kaynaklardan beslendiğini, başka bir deyişle de bu küflü teorileri tekrar ettiğini somutlamaya devam edelim.
Kautsky, zora, ilhakçı, sömürgeci yöntemlere başvurmadan da emperyalizmin sömürüsünü sürdürebileceğini ve bu noktada da emperyalizmin emperyalizm olmaktan çıkacağını söylüyordu.
O, "siyasette tekelci olmayan, şiddete başvurmayan, ilhakçı olmayan tekeller" şeklinde çizdiği emperyalizm tablosuyla, "insanileştirilmiş" bir emperyalizm olabileceği iddiasındaydı. Bu siyasi fantazi, ne o zaman, ne de ondan sonra hiç gerçek olmadı.
Emperyalist askeri işgaller, emperyalist sömürünün elbette "olmazsa olmaz"ı değildi. Nitekim emperyalizm, 3. Bunalım döneminde esas olarak askeri işgallere başvurmadan sürdürdü sömürüsünü. Ama bu, emperyalizmi emperyalizm olmaktan çıkarmadı. Bu, emperyalizmin temel niteliklerini, sömürgeci ve asalak karakterini değiştirmedi.
Aslında bugün bize emperyalizmin ülkelere müdahalelerinin insan hakları, demokrasi temelinde, diktatörlükleri yıkmak amacını taşıdığını söyleyenler, Kautsky'nin bu hiçbir zaman doğrulanmamış ucube teorilerini tekrarlamış olmaktan başka bir şey yapmıyorlar.
Kautsky, bilindiği gibi, emperyalist savaşta, "kendi ülke burjuvazisi"nin yanında saf tutmuştu. Bugünkü Kautskyci emperyalizm teorilerinin sahipleri de ABD'yle birlikte saf tutuyorlar. Lenin "Barış getirici emperyalizm" teorisinin sahibi Kautsky'yi, bu tavrından dolayı "dönek" olarak adlandırmıştı. Peki biz "barış getiren ABD"nin yanında saf tutanları nasıl adlandıracağız?
Nasıl? Emperyalizmi bu kadar açık verilere rağmen anlamamanın adını hangi sıfatla koyacağız?
*
Kruşçev revizyonizmi önderliğindeki SBKP 20. Kongresi (1956'da yapılmıştır), Marksist-Leninist birçok teorinin reddedildiği tarihsel bir kongredir. Reddedilen teorilerden biri de Lenin'in emperyalizm teorisiydi.
SBKP revizyonistleri, "Nükleer silahların ortaya çıkmasının her şeyi, bu arada sınıf mücadelesinin yasalarını da değiştirdiği"ni ileri sürdüler. Buna bağlı olarak da "Üç Barış" ilkesi adını verdikleri bir politika belirlediler: 1) "Emperyalizmle barış içinde birarada yarış", 2) "Emperyalizmle barış içinde birarada bulunma", 3) "Barışçıl yoldan sosyalizme geçiş".
Bu politika da emperyalizmin en temel niteliklerinin inkarı üzerine şekilleniyordu. Bu nedenle bu politikanın da, hiçbir zaman pratikte gerçek bir karşılığı olmadı. Çünkü, Lenin de zamanında çok net söylemişti: "Kapitalizm ile sosyalizm yan yan varoldukça barış içinde yaşamazlar; biri ya da öteki kesin zafer kazanacak, ya sovyet cumhuriyeti ya dünya kapitalizmi için cenaze töreni yapılacaktır." (Barış içinde birarada yaşama, Syf. 9)
SBKP revizyonistlerinin politikası, emperyalizmin de "barışçı" olabileceği varsayımına dayanıyordu. Kruşçev şöyle diyordu mesela: "Biz (ABD ve SSCB) dünyanın en güçlü devletleriyiz ve barış uğruna birleştiğimizde hiçbir savaş olmaz. Buna rağmen bir çılgın, savaş isterse, onu susturmak için parmağımızla tehdit etmemiz yeterli olacaktır."
Bu anlayış, 60'lı- 70'li yıllarda dünyanın çeşitli bölgelerinde gelişen silahlı mücadele temelindeki halk savaşlarını "istikrarı bozan", "barış içinde bir arada yaşama politikasına zarar veren" mücadeleler olarak mahkum etti ve desteklemek bir yana, engel olmaya çalıştı.
Bugün Amerikan işbirlikçilerinin, kendini sol gören kimilerinin Irak'taki direnişe karşı olmaları, halkların haklı ve meşru direnişini "istikrar bozucu" bir unsur olarak değerlendirmeleri, yukarıdaki yaklaşımla oldukça paraleldir. Her ikisinde de görülen, emperyalizmi anlamamış olmaktır; sonuçta her ikisi de, ABD'nin çıkarları temelinde bir yaklaşım savunmuş olmaktadır.
Emperyalizmle barış içinde bir arada yaşama revizyonist teorisi, tüm güçlerin ABD'ye boyun eğdiği, bu anlamda da ABD'ye karşı tek bir kurşunun sıkılmadığı bir barıştır. Böyle bir barışı ise bir emperyalistler, bir de emperyalizmi anlayamayanlar savunur.
Avrupa komünizminin nüfuzsuz' emperyalizmi,
AB'cilerin emperyalizm sayılmayan Avrupası
Emperyalizme yönelik yanlış tespitlerin bir başka önemli kaynağı Avrupa komünizmiydi. italyan Komünist Partisi önderlerinden Togliatti şöyle diyordu: "Sömürge sistemi hemen hemen tümden çökmüştür... Ve artık dünyada emperyalizme ayrılmış nüfuz bölgeleri kalmamıştır."
Avrupa komünizmi savunucuları, sömürgeciliğin ortadan kalktığını, 2. Paylaşım Savaşı'ndan sonra kurulan ilişkilerin "bağımsızlık" anlamına geldiği teorisini geliştirdiler. Yeni-sömürgecilik döneminde, Avrupa komünizmine göre hem emperyalizme karşı bağımsızlık mücadeleleri gündemden kalkıyor, hem de emperyalizmin diğer ülkelerle ilişkileri "barışçı", "uygarlaştırıcı", "geliştirici" bir zemine oturuyordu.
1990'lardaki söylemlere geçelim hemen buradan. Hatırlayalım; "Global dünya"da, teknoloji ve kültür aktarımlarının serbestleşmesiyle, geri kalmışlık, baskı rejimleri ortadan kalkacaktı. Sınırların, ulusal bağımsızlığın, bağımsızlık savaşlarının, artık bir önemi ve gereği kalmamıştı. Emperyalizm aşılmıştı ve bağımlılık yerini "karşılıklı bağımlılık" dönemine bırakmıştı, vs. vs.
"Emperyalizm değişti" teorileri de bu temel üzerine oturtuldu. Ama bu teorilerin çökmesi için çok beklemek gerekmeyecekti. Çünkü temel çürüktü.
Belirttiğimiz gibi, ne yazık ki bugün emperyalizme dair ortaya atılan kimi teorilerin bir özgünlüğü yok. Tamamen taklit veya çalıntı. işte bir profesör, teoriden tarihten haberi olmadığını varsaydığı öğrencileri karşısında bilgiçlik taslıyor. Ama bilgiçlik taslarken söylediği yukarıdakilerden alıntı. Sözünü ettiğimiz Profesör, Baskın Oran'dı ve şöyle diyor:
"Emperyalizm bir Batı yayılması türüdür ama, her Batı yayılması emperyalizm değildir.
"Emperyalizmin dört klasik ihtiyaçtan oluştuğunu biliriz: Hammadde ihracı, pazar arayışı, sermaye ihracı, nüfus ihracı. Ama, bunları ancak askerî işgal yoluyla çözmeye kalkışırsanız emperyalizm oluşur.