emperyalizmi anlamak

entry5 galeri
    ?.
  1. Devrimciliğe yeni adım atmış bir devrimcinin ilk okuduğu kitaplar, ilk aldığı seminerler çoğunlukla diyalektik üzerine, devlet, faşizm, emperyalizm üzerinedir.

    Diyalektiğin "5 maddesi", devletin tanımı, emperyalizmin 3 temel karakteristik özelliği gibi bilgiler, bu ilk sürecin en fazla tekrarlanan tanım ve formülasyonları arasındadır. Böyle olması da doğaldır; çünkü bu sözü edilenler, Marksizm-Leninizm'in "abece"sini oluştururlar.

    Ne yazık ki, solun önemli bir kesiminde bunlar unutulmuş durumdadır. Alfabe unutulur mu diyeceksiniz? Doğru, zaten çarpıklık da burada. Okumayı öğrenmişler, Marksizm-Leninizm'i hatmetmişler, teori yapmayı öğrenmişler, ama bu arada alfabeyi unutmuşlar!

    Keşke bu ezberleri unutmasaydı kimse. "Ezberleri bozacağız" diye diye, işin en temelindeki kuralları, teorileri, ilkeleri iğdiş etmeye girişmeselerdi. O zaman ortalıkta devlete, emperyalizme ilişkin bu kadar çarpık teoriler, düşünceler ve politikalar olmazdı kuşkusuz!

    Devrimci teorinin iğdiş edilmesinin bugün özellikle güncel olanı, bilindiği gibi, emperyalizme dair çarpıklıklar ve çarpıtmalardır. Çarpıklık, Amerika'nın Ortadoğu'ya müdahaleleriyle birlikte açığa çıkmıştır. Sol adına, yurtseverlik adına, hatta sosyalistlik adına öyle politikalar savunuldu ki, bu noktada "emperyalizm nedir, temel karakteristik özellikleri hangileridir, neyi amaçlar, amaçlarına nasıl ulaşır..." gibi soruları tartışmak, yani işin alfabesini tartışmak, kaçınılmaz hale geldi.

    Emperyalizmi anlamamak, bugün sol adına politika yapan bir gücün başına gelebilecek en vahim durumdur dersek hiç de abartmış olmayız. Çünkü emperyalizmi anlamayanların, veya onun temel niteliklerini unutanların siyasi olarak doğru bir yerde bulunmaları, doğru politikalar geliştirmeleri imkansızdır. Bakın, "zordur" demiyoruz, zordan da öte imkansızdır.

    Çünkü, bugün ilerici, devrimci, demokrat, sosyalist herkesin yeri, en başta emperyalizm karşısındaki tutumuyla belirlenir.

    Emperyalizmi Anlamamak; Kullanayım Derken, Kullanılmaktır!

    Barzani ve dostları, müttefikleri ve onları "anlayışla karşılamak gerektiği" teorisyenleri, emperyalizmin Irak'a özgürlük getirdiği teorisini yapıyorlar.

    Bu "özgürlük" içinde de Kürtler "devletleşme yolunda" ilerleyebiliyorlar! Yani, Kürtler, bu işbirliğinden "fayda" sağlıyorlar.

    Belki de kilit kelimelerden biri de bu: Fayda.

    Doğrudur, Kuzey Irak'taki Kürtler açısından bir fayda görünüyor. Fakat;

    Görünen bir başka gerçek; bu fayda, başka halkların zararınadır. Bu fayda, başka halkların katledilmesi pahasınadır.

    Böyle bir faydacılık savunulabilir mi? Böyle bir anlayış, yurtseverlik, ilericilik olabilir mi? Böyle bir faydacılık Ulusların Kendi Kaderi diye meşrulaştırılabilir mi?

    Emperyalizmi doğru anlamak gerekir. Anlamayanlar, emperyalizmden faydalanmak adına, emperyalizme yedeklenen bir çizgiye savrulurlar. Bunun tarihte birçok örneği olduğu gibi, Barzaniler, Talabaniler de aynı noktadadırlar.

    Sağladıkları "fayda" karşılığında, boğazlarına kadar işbirlikçilik batağına, onunla birlikte emperyalizmin suç bataklığına gömülmüş durumdalar.

    Emperyalizmi anlamamak işte budur. işbirlikçiliğin UKKTH olmayıp, sadece onları dünya halklarına karşı suç işleyen bir mekanizmanın dişlileri haline getirdiğini ne yazık ki, kendine sosyalist diyenler de görmemekte, veya pragmatik hesapları nedeniyle görmezlikten gelmektedirler. Ama gerçek durum budur.

    Emperyalizme fırsatçı bakılamaz. Mevcut güç dengeleri içinde kimilerinin fırsat saydığı, emperyalizme hizmete dönüşür. Daha açık bir deyişle, emperyalizmi kullanayım diyenler, bir bakmışlar ki kullanılma konumuna savrulmuşlardır. Emperyalizmle işbirlikçiler arasındaki ilişkide kuralları belirleyen, çerçeveyi çizen emperyalizmdir. Başka türlü olması da zaten emperyalizmin doğasına uygun değildir. Dolayısıyla, emperyalizmi kullanamazsın, o seni kullanır.

    işbirlikçiliğin teorisi yapılırken deniyor ki; emperyalizm özgürlük ve demokrasi getirecek. Hayır getiremez. Emperyalizmin getireceği tek şey sömürgeciliktir, yeni işgallerdir. Irak ortadadır.

    işbirlikçi Eleştiremez; O Kendi Kendini Tavırsızlığa Mahkum Etmiştir!

    Barzani'nin Kuzey Irak'a, PKK'ye yönelik son saldırılar karşısındaki tutumu da son derece öğreticidir. Türkiye'yi ve ABD'yi eleştiriyor. Nesini eleştiriyor? Ve daha doğru bir soruyla nasıl eleştirebilir?

    Barzani, bombalanan bölgeye yaptığı ziyarette, Türkiye'nin saldırısı için "Saddam dönemi" benzetmesi yaparak, o zaman da böyleydi dedi.

    Barzani, saldırıdaki sorumluluğunu örtbas etmek için yaptığı bu ziyarette, "Türkiye'yle bir anlaşma yapmadıklarını" vurguluyordu özellikle. Barzani'nin Türkiye'yle bir anlaşma yapıp yapmamasının ne önemi ve belirleyiciliği olabilir ki? Çünkü Türkiye, zaten Amerika'yla, yani Barzani'nin hamisiyle anlaşma yapmıştır; artık orada Barzaniler'e -işbirlikçi konumunda olduğu sürece- bir söz düşmez.

    Dün Amerikan emperyalizminin bölgeye müdahale etmesine, Irak'ı işgal etmesine karşı olmayanlar, bugün de ABD'nin tüm politika ve uygulamalarını sineye çekmek durumundadırlar.

    Barzani'nin, Talabani'nin durumuna bakalım; ne diyebilirler ABD'ye?.. Diyemezler, çünkü bütün varlık şartlarını ABD'ye bağlamışlardır. ABD "Irak'tan çekilme" konusunu gündemine aldığında, "aman gitme" diye ilk açıklama onlar tarafından yapılıyor. Bu durumdaki bir güç, nasıl ve hangi güçle karşı çıkacak?

    Sorunun temeli, emperyalizmin niteliklerini görmezden gelmektedir. Günümüzde, emperyalizme tavır almayan bir milliyetçiliğin, milliyetçilik olarak kalması bile mümkün değildir. Bu defalarca görüldü. Milliyetçi anlayışlar, Barzani, Talabani örneğinde, UÇK örneğinde görüldüğü gibi, başka halkların katledilmesinden, başka ülkelerin işgal edilmesinden kendisi için "fayda uman" bir işbirlikçiliğe dönüşmüştür. Milliyetçilik penceresinden veya pragmatizm penceresinden bakanlar orada belki "UKKTH"yi veya bir "zorunluluğu" gördüklerini söyleseler de açıkça görünen budur.

    Ne emperyalizm değişmiştir, ne de işbirlikçilik. işbirlikçiysen, kuralına uyacaksın. işbirlikçilik, işbirliği yaptığın egemen gücün politikalarına boyun eğmektir, destek vermektir, en azından görmezden gelmektir.

    Emperyalist, gerektiğinde katliam da yapacak; nitekim geçtiğimiz günlerde Kandil Dağları'nda yaptığı gibi. Ve işbirlikçi yine hiçbir şey diyemeyecek. Hem fiili olarak, hem siyasal açıdan deme hakkı da yoktur. Çünkü işbirlikçiliği kabul etmek, ona karşı "eleştiri hakkı"ndan da vazgeçmektir. Onun politikalarına baştan onay vermiş olmaktır.

    Herkesin Emperyalizmi Kendine Göre mi?

    "ABD ve müttefiklerinin müdahalesi ile 24 yıllık Saddam diktatörlüğü sona erdi. Saddamperestlerin başı sağ olsun. Kürdistanlıların da gözleri aydınlıkta olsun. Sömürgeci sistemin saç ayaklarından biri yıkıldı. Darısı sömürgeci sistemin diğer saçayaklarının başına!"

    Kimin yazdığının değil, ne yazdığının önemli olduğu bu satırlar sömürgeci sistem konusunda ya tam bir cehaleti veya tam bir körlüğü yansıtıyor. Sömürgeci sistemi bilmiyor, emperyalizmi tanımıyor bu satırların yazarı. Çünkü bilse ve tanısa, yeryüzünde emperyalizmin tamamen dışında bir sömürgecilik sistemi olmadığını, olamayacağını da görecek.

    O halde biraz Marksist-Leninist teorinin tarihinde dolaşalım.

    Marksizm-Leninizm, ezilen halkların kurtuluş mücadelesinin bilimsel teorisidir. Bu teori içinde artı-değer teorisi, devlet ve devrim teorisi, ve de emperyalizm teorisi, önemli ve temel bir yere sahiptir. Emperyalizmi, yani tekelci kapitalizmi tüm yönleriyle inceleyip teorileştiren, temel özelliklerini ortaya koyan ise Lenin olmuştur.

    Lenin, emperyalizm teorisini, "Emperyalizm, Kapitalizmin En Yüksek Aşaması" adlı kitabında kapsamlı bir şekilde ortaya koydu. Bu kitap, 1916'da yazıldı. Yani yaklaşık 90 yıl önce.

    Lenin, emperyalizmi, "kapitalizmin son aşaması" ve "proletaryanın sosyal devriminin arifesi" olarak tanımladı. Ve yine Lenin gösterir ki, emperyalizm, aynı zamanda asalak ve can çekişen kapitalizm'dir.

    Bütün bunlar ne anlama gelir?
    1 ...