selam, alevden gözleri şenlik ateşi gibi parlayan kadın! büyük volkanik patlamadan sonra parmaklarımla ekstradan mesai yapıp, en hafifinden bir rüzgar ile dağılabilecek gibi inşa ettiğimi zannetme gafletinde bulunduğun dinimi savunmaya geldim.
gündelik, vasat algıların paslı kapılarından sığmayacak kadar taşkın bir inanç ile bağlı olduğum dinim, mezhebim; koparılmaya çalıştığım köklerimdir. -ki koparabilecek tek bir şey tanıyorum- tanıyor, lakin bulmakta güçlük çekiyorum. bir yeşil bilezik; hani fuarlardan aldığımız, ışığı geçtiği halde atmaya kıyamadığımız, en derin sırlarımızı içine gömüp -gömdüğümüzü sanıp- akdeniz'in azgın sularına bıraktığımız... işte o büyülü bileklik -özellikle uyumamaya çalıştığım ıssız gecelerde- tanrı'nın evinden dahi öte bir şekilde beni bu toz bulutuna bağlayan yegane şeydir.
halk arasındaki adı aşk olan bu azize, breton'un metresinin bile sahip olabildiği eşsiz çizim ancak ve ancak katolik olmayan birine karşı içimde yükselen bir denize dönüşür ise dinimden, kendimden ve hatta köklerimden sıyrılıp, 60'larda çekilmiş bir filme yeniden başlar gibi hayatımın sıfır noktasına dönmeyi göze alabilirim. fakat o zamana kadar;
isa seni korusun ve kutsasın. santa maria'nın kırık kanatlarından sana yeni bir yol sunsun. aklının amansız gelgitleri kalbinin kıyılarına vursun. doğru yolu bulman dileğiyle...