Düşünce genel anlamda aklın her alanda etkinliğini gösterir. Bu nedenle düşünce bir iş için düşünülen çare veya hüküm anlamına geldiği gibi ; tasa , kuruntu şeklindeki anlamları da çağrıştırabilir. Esasen düşünmek aklın kendi kendisini bilgi konusu yaparak zihin çalışmalarını ve olayları incelemesi olgusudur.
Modern filozofinin öncü temsilcilerinden olan descartes bir sözünde ‘’düşünüyorum o halde varım’’ derken varlığın esasının düşünme olduğunu dolaylı bir şekilde belirtmiştir. Düşünme alışkanlığından yoksun olan bir insan içtepilerinin ve tutkularının kölesi olmaya mahkumdur. Kaba deyimle hayvandan farksızdır. Neden –sonuçlar arasındaki ilintiyi kuramadığından doğa olayları karşısında şaşkın ve böndür. Kararsızlık ve şüphe düşüncenin başlangıcı sayılır. Düşünce kendiliğinden oluşan genel kurallara göre meydana gelmez. Her düşüncenin bir nedeni vardır. Binbir anlamı olan yaşam birbir görünümü olan doğa bir nedenler dünyası da değil midir? Gerçekten duyumları dış dünyaya açık ve normal yaratılışta olan her insan istekli ya da isteksiz bir düşünme hali içindedir. Türlü çelişkilerle iç içe olan çevremiz, hareketli hayat, birbiri ardına akıp giden olaylar, gördüğümüz ve ilgilendiğimiz insanlar , nesneler, her türlü renkli görünümüyle doğa bizi daima düşünceye iter. iradeli veya iradesiz olarak dalıp gitmelerimizin , kuruntularımızın, ferahlamalarımızın, karamsarlıklarımızın esas nedeni de düşünmek değil midir?