seninle ilk tanışmamız aslında daha eskilere dayanır.. rüzgar ile ilk kavgamız da aynı gündür aslında. sarıyer'de bir çay bahçesinde oturup garsondan kağıt isteyerek yazdığın yazılar var ya hatırladın mı? işte onların hepsi bende... kaybolduğunu zannetiğin tüm güzel sözlerin hepsi benim içimde..
rüzgar ile kavgamıza gelirsek eğer, o gün o uçuşan kağıtların sebebi daha doğrusu olayın sonucu olarak dökülen göz yaşlarının sebebi, içi pırıl pırıl olan yüreği belki kırık ama sevgi dolu olan seni sinirlendirişi ile başladı her şey. sonra hiç durmadı kavgalarımız. o her saçını okşayışında ben dalgalandım. her sana değişinde köpürdüm. farketmedin ama olsun...
her vapura binişinde aslında üstümden geçtin.. camdan yansıyan süluetine baka baka , arada dalgalandım arada duruldum...
sen içimi yara yara o vapurda...
her vapur kalkışında tek tek kontrol ederim insanları.. bu sefer geldimi diye.. sen saat hesaplarını diferansiyel denklemlerinde çözerken, ben seni bekledim her gün usanmadan..
sever misin yağmurları..yağmurları severim beni damla damla eksiltsede severim..ama şemsiye kullanmadığında.. çünkü o zaman benden bir sürü parça tenine değer, saçlarını okşar son güçleriyle ellerim.. sevmek eksilmekti belkide...
bu arada ben.. ben deniz...
hiç vücut bulmayacak mısın diye soran gözlerle okuma beni..
en son vücut bulduğumda darağaca astılar bedenimi.. dedim ya ben deniz... kiminin yeşil parkasında kiminin düşüncelerinde.. hem göz önünde hem fonda kayboldum.. o yüzden yağmurları sev.. benim seni, bizi sevdiğim kadar çok sev....
edit: iş bu yazı benim yaşanmışlığımdan ziyade bir arkadaşımın benimle paylaştığı bir yazı ve durumların paralelinde yazılmış olup, hikayenin ana kahramanı ben değil arkadaşım ve "o" dur. ama kalem tamamen bana aittir.