kış geldi; pazar öğleden sonrası... havanın aydınlık derecesi, ışık yakmaya zorluyor insanı. fakat bu sefer de florsanın şeytanî aurası, dışarıdaki loş havayla birlikte iyice karamsarlığa sürükleyecek insanı. yakmıyorum şimdilik.
dışarıda serseri bir yağmur, pencerelerde zikzaklar yaparak inen su damlaları. magazin programlarının son demlerinde, ailesinin bile tanımakta zorluk çektiği reytingi düşük zavallı ünlülerin biz zavallı ünsüzlerle fark yaratmaya çalışan çabaları. önümde kahvaltıdan kalma çay bardağı. çer-çöp türk filmlerinin, manasız dizi tekrarlarının duyulan ve hatta türkçe olduğu anlaşılan ama bir anlam oluşturmayan sesleri ile, sokaktan geçen sucu minibüsünün zortlak eksozu birbirine giriyor. nafile bir bilyoner ekranı. maçkolikten kadro bildirimleri, ptt 1. lig sonuçları telefonun ekranına akıyor.
galatasaray dün puan kaybetmiş. dahası kötü oynamış. yarın işte sıkıcı toplantılar, anlamsız koşuşturmalar var. aslında geç yaptı değişikleri hoca. daha önce yapsa çevirirdik maçı. müdür neden şimdi durduk yere böyle dedi ki? bence gereği yoktu. zaten müdürler de bunun için yok mu: gereği olmayan şeyleri gereği varmış gibi söylemek. orta sınıfın birbirini sikme mücadelesi tatsız geçiyor. sakal tıraşı da olmak gerekiyor. aslında forveti 3'lese, doldur boşalta dönebilirdi hoca. al 1 puanı götüne sok demek geliyor içimden. 1 puanlık hayat zaten. berabere bitmesin bir şey. ne olacaksa olsun. saçlar da yağlanmış amına koyayım.
sokmuşum erkan petekkaya'sına da ece erken'ine de. alışkanlık, el 7 ve tekrardan 7 tuşuna basıyor. kapitalizm her şeyi düşünüyor. en pahalı kanalı, en kolay ulaşılabilecek en ergonomik tuşa endeksliyor: 77. mesela tgrt'yi açmak için değil iki elin parmakları, başka birinden yardım alman gerekiyor. tgrt bedava çünkü.
trabzon'da hava çoktan kararmış. olanca yakışıklılığıyla coğrafyacı muharrem hoca aklıma geliyor. bugün de haklı çıktı, doğuda yine erken karardı hava. hem yakışıklı hem haklı. avni aker'de yağmur var. bu sefer de haklı, doğu karadeniz iklimi bu yıl da yaz-kış yağmurlu. coğrafyacılar haklı olur arkadaşlar. izohipslerden de anlaşılır, meridyen ve dönencelerden de. coğrafyacılar bu zamana kadar şimdiye kadar dünyayı yorumlamaya çalıştılar. önemli olan onu çok da skine takmamaktdır. sakallı haksız galiba.
avni aker'de yağmur var ve taraftarlar her zamanki gibi laylom poşetleri giymiş. kloroplast battal boy çöp poşetinin, onlarca yıllık şampiyonluk hasretiyle birleştiği kent: trabzon. bu laylom kutsaldır, nasip olmaz herkese!
avni aker'de yağmur var ve kel bi adam konuşuyor, ben böyle düşünüyorum diyor. bence diyor. şahsımca diyor. yani biri "hoca yanlış diyorsun" dese; "senin düşüncendir saygı duyarım, ben zaten kendi fikrimi ifade ediyorum" diyecek. yemin ederim ki bunu diyecek. coğrafyacı muharrem hoca keşke burda olsaydı, kanıtlardı böyle olacağını. bu bir varsayım değil yani. hata yapmaktan korkan bu adam, her tedbirli, rizikodan kaçan adam gibi hiçbir şey anlatmıyor. dese ki "sana göresi bana göresi yok arkadaşım, trabzon bu akşam erciyesin sülalesini susuz siker. ne suat kalır ne inşaat", açılacak ruhunun kapıları, yırtacak etrafını saran bu anlamsız hürmet debdebesini. ama demiyor işte. konuşması gereğinden fazla saygılı. kıllandırıyor insanı bu kadar saygı. muhtemelen karısına lezzetsiz bir yemekten dolayı kızıyor. evde bu kadar tedbirli değil. rizikolar alıyor, al ver yapıyor yani. tv'de skemediği erciyes'in acısını evde karısından alıyor. gökler şahidim olsun ki alıyor. muharrem hoca bu sefer hak vermeyebilir bana. günahı benim boynuma, doğrusuyla yanlışıyla bir hayat yaşıyoruz.
"bizim takım helelele, bizim takım helelele, hep beraber türbüne" çağıran tezahurat bitmek üzere. hidroelektrik termik santralle futbol takımının ne alakası var? hamdi hoca'ya değerli yorumları için teşekkür ediyor, melihlerden olmayan lig tv spikeri. ama içinden "ya bu da fena kafa sikiyor" diyor. ant içerim ki bunu diyor.