efendim sizi bilmem ama çok görmüşümdür etrafımda, bilakis erkek erkeğe yapılan muhabbetler içerisinde
daha ilkokuldayken yanımda oturan alperden çıkan bir fısst sesi ardından kopan bir kahkaha ile başlamıştı yıllar sürecek arkadaşlığımız.
ortaokul ve lisede yine sınıfta osurdukça popülerleşen ve dost sayısı artan arkadaşları gözlemledim. hele ki evine misafir ettiğin adam senin evinde umarsızca osurunca anlardın ki bu adam seninle çok yakın.
üniversitede ise biraz daha değişir atmosfer ancak konsept aynı kalır; şöyle ki bu defa ulu orta osurulmaz ancak birebir kaldığında karşı tarafın bacağına oturup osuranı bile gördü bu gözlerim.
iş ortamında bunun kırılması nispeten daha zor bir tabu olduğunu farkettim, ancak benim birlikte zaman geçirip karşılıklı 5 posta osurduğum çok yakın bir arkadaşım var.
dostluklar yıllandıkça insan dostunu osuruğunun kokusundan tanımaya başlıyor ki; buna biz dostlukta nirvana'ya ermek diyebiliriz.