YALANCI BAHAR...
Havada çiçek kokusu var. Ağaçlar tomurcuk verdi,
yoncalar toprağı aralayıp ürkek ürkek başlarını uzattılar.
Güneş sıcak. Rüzgâr nazlı. Serçeler aşk danslarına başladılar.
Oysa ben biliyorum gülüm...
Bu yalancı bahardır, yalancı bahar.
Hiç ummadık anda bir soğuk rüzgâr çıkar. Kara bulutlar üşüşür.
Daha dün baharın geldiğini sanan kuşların yarım kalmış
şarkılarının yerini duvara vuran kepenklerin sesi alır.
Serçeler kaçışırlar. Anaç kumru tarumar.
Bir de bakarsınız ki kış geri gelivermiş.
Bir fırtına... Bir soğuk... Yağmurla karışık biraz kar.
işte o zaman ben, çiçek tomurcuklarının daha başlarını
uzatır uzatmaz kavrulup yanmalarına dayanamam.
Yaşam zaten "yalancı bahar"larla doludur.
Kimi zaman bir gülücük, kimi zaman birkaç satır mektup,
kimi zaman bir hayal, kimi zaman bir düğün,
kimi zaman bir iş, kimi zaman bir küçük umut.
Tomurcuklar açar. Güneş sıcak, ılık rüzgâr...
Ama yalancı bahardır. Ben yalancı baharları bilirim.
Neydi o; saçımı ilk tarayışım. Komşu kızına yazdığım
ilk sevda mektubu. ilk diplomam. işe ilk girişim.
Neydi o; yazı yazmaya başladığım zaman
dünya düzenini değiştireceğimi sanmam.
Gerçekleştiğini sandığım umutlarım.
Benim payıma düşen yalancı baharlardı gülüm.
Havada çiçek kokusu var.
Şimdi aklım havada, gözlerim ufuklarda bulut kovalar.
Serçelerin şarkılarının yarım kalmasını istemem.
Başını doğaya uzatan tomurcuklar,
ürkek çiçekler yanacak diye bulutlardadır gözüm.
Bir başka yalancı bahardır diye ödüm kopar.
Ben yalancı baharları bilirim gülüm...