aklıma nedense endülüs emevilerinin yıkılması ile ilgili bir hikayeyi getiren olay;
endülüs emevileri yıkılmaya yakın, kendi içlerinde bölük pörçük olmuşlardı ve eski avrupanın feodal rejimi gibi her bir şehir kendi emirliğini ilan etmişti. dışarıdan oldukça etkili saldıran birleşmiş navar-aragon güçleri araplara nefes aldırmamasına karşın, arap emirleri hem kendi içlerinde birbirlerine karşı, hemde aile içinde emir olabilmek için aile bireylerine karşı savaşmaktaydılar ve kimi zaman ispanyolları birbirlerine karşı müttefik (!) olarak tutmaktaydılar.
herneyse efendim, gel zaman git zaman, bütün bu emirlikler teker teker düştü, en sona ise tek bir emirlik, granada emirliği, kaldı. emirliğin başında ebu abdullah muhammed (boabdil) vardı.
babası ve amcasıyla yıllar süren iktidar mücadelesini nihayet, ispanyolların yardımı ile, kazanmıştı. ancak bu sevinci çok uzun sürmedi, çünkü ispanyollar yıllar yılı müttefik oldukları emiri, her ne hikmetse, bir anda satıverip, granadayı kuşatmışlardı. etrafında hiçbir müttefiki kalmayan ebu abdullah, daha fazla direnemeden granadayı ispanyollara teslim etti. ispanyollar eski müttefiklerine bir nevi kıyak geçerek granada da kalma izni verdiler. ebu abdullah bu izni sevinerek kabul etti.
ancak,
daha sonrasında herkesin malumu engizisyon mahkemeleri ve koyu katolik sistem, bolgedeki müslüman ve yahudileri ezmeye başladı. bir zaman sonra eziyetler öyle boyutlara çıktı ki, ebu abdullah daha fazla kayıtsız kalamadı ve ülkeyi terketmeye (!) karar verdi. ispanyollardan gitmek icin izin istedi, zaten varlığı ile yokluğu kendileri için bir şey ifade etmediğinden, ispanyollar ebu abdullaha izin verdiler.
ebu abdullah annesi ve haremi ile beraber ayrılırken, bir tepeden son bir kez dönüp granadaya baktı. şehirden yükselen dumanlar, insan bağırmaları, ta oraya kadar geliyordu. ebu abdullahin icini bir huzun kapladi. babası ve amcası ile mücadelesinde kendisine hep destek çıkan ve akıl veren, ispanyollar ile müttefik olmasını destekleyen annesine döndü ve ağlayarak;
- anne, bundan sonra ne olacak? dedi.
annesinin tepkisi hiç beklediği gibi olmadı. annesi büyük bir öfke ve hışımla;
-vatanını milletini gavura satan sensin, bir erkek olup insanlarını koruyamadın, şimdi bana mı soruyorsun ne olacağını? erkekler gibi savaşamadın, şimdi kadınlar gibi ağla... dedi.
işte o an ebu abdullahın kafası dank etti, yaptığı tüm yanlışlar bir anda yüzüne vuruldu, ağlayarak;
- ah ben neden senin sözünü dinledim babama amcama karşı durdum? ah ben neden vatanımı, milletimi, dinimi şu gavurlara sattım? ah allah`ım ben ne yaptım?
bu son ahlar vahlar tek bir olaya vesile oldu, ispanyollar ebu abdullah muhammedin ahlar vahlar çektiği tepeye, arabın ah çektiği tepe ismini verdiler;