çocukluğa dair komik anılar

entry1 galeri
    1.
  1. Mutlu.

    Ailesi yoksul, kendisi sefil ve yaramaz lakin adı gibi mutlu. Ela gözlü.

    Tanışmamız hayatımın beşinci sonbaharının yazdan kalma günlerinden birinde gerçekleşti. X Caddesi'ndeki evimizin önündeki parkta edinebildiğim ilk ve tek arkadaşım oldu. Önce isimler öğrenildi, sonra yaşlar. Mutlu o sene okula başlamış. Benim okula gitmeme bir sene var ama "okula gitmek" o yaştaki çocuklar arasında çok yüksek bir mertebe olduğundan ben de okula, üstelik dördüncü sınıfa gittiğimi söylemiş bulunuyorum. Günümüz birkaç oyunla geçiyor. Aylardan eylül.

    *

    Bu sefer kasım. Babaannemin artık beni zaptedemediği gerekçesiyle okula yazdırılıyorum. Ceza mı ödül mü belli değil. Kasıma kadar okullarda a, b, c harfleri, rakamlar falan öğrenilmiş. Ben f harfinde yetişiyorum. Allah'tan halikarnas pidecisi okuma yazmayı biliyor. Dört işlemin basit olanlarını da. Hatta karenin dört köşesi olduğunu da!

    Kaydım yapılıyor ve Semiha öğretmenin sınıfı 1-A'nın bir parçası oluyorum. Semiha öğretmen kıvırcığımsı saçlı, hafif kilolu bir kadın. Üzerinden deterjanla karışık sigara kokusu geliyor. Bu koku Semiha öğretmene dair, hırıltılı gülüşü haricinde beş yıl boyunca değişmeyen yegane şey.

    Semiha öğretmen beni gayet sıcak karşılıyor. Başımı birkaç saniye için tahtaya çeviriyorum. Harfler, harfler ve rakamlar. Okula, Planlanmadığı halde ve biraz da paldır küldür bir şekilde yazdırıldığım için henüz okul formam yoktu. Üzerimde gül kurusu elbisemle, sol omzum sınıfa sağ omzum tahtaya bakar vaziyette otuz küsür birinci sınıf talebesinin önünde ayaktaydım. Daha önce hiç, neredeyse yaşıtım olan otuz insanla aynı ortamda bulunmamıştım. Yeni ve meraklı, üstelik buram buram çocuk kokan bu kalabalık yüzümde utangaç bir ifadeye sebep oldu. Birkaç saniye sonra Semiha öğretmen iki eliyle omuzlarımdan tutarak beni sınıfa doğru yöneltiyor, sınıftakiler beni alkışlıyor -bu onların geleneksel karşılama şekli olsa gerek- , ben de öğretmenimizin ellerinin omuzlarıma değiyor olmasından güç alarak, utangaçlığımı yenip beni alkışlayanların yüzüne bakıyorum. Bir çift ela gözle gözlerimiz birkaç saniyeliğine karşılaşıyor. Bu karşılaşma, başımı utancımdan tekrar yere indirmem için yeterli oluyor. Mutlu. Maalesef. Halbuki ona dördüncü sınıfa gittiğimi söylemiştim.
    1 ...