Hiç tanımadığım bir adam düşünüyorum. Yollarımız kesişene kadar varlığından bihaber olduğum, tesadüfen aynı sokakta dahi yürüyemediğim bir adam. Bir yabancıyı alıp küçücük hayatımın tam ortasına sığdırabilmek akıl işi değil. Yüzlerce kilometreyi sırf bir adamın kokusunu içime çekebilmek için aşmak akıl işi değil.
Bir gülüşle sarhoş olmak, bir dokunuşla varlığını dahi unuttuğum huzuru tatmak; tutulmak akıl işi değil. Belki bundandır artık mantığımı buruşturup bir köşeye fırlatmam. Biliyorum, çok canım yanacak biliyorum. Ama ilk defa "yansın ulan!" diyorum, cayır cayır yansın. Ama onunla yansın, ama onunla.
Bazen, onun göğsünde uyuyakalmışken "keşke hiç uyanmasaydım" diyorum. Zamanı durdurabilmek mümkün olabilseydi. Bir şeyler mümkün olabilseydi. Çünkü, sarıldı bana. Evim gibi hissettim, her yer laciverde boyandı. Dedim ki: benim yerim varmış şu yeryüzünde, benim yerim burasıymış meğer...