intihar

entry2249 galeri video4 ses3
    1173.
  1. Kolay değildir hemde hiç. yaşama iradesini yadsımak ve bunu teoriden pratiğe dökmek ciddi bir sürecin sonucudur. karşısındaki kim olursa olsun tokat yediğinde bilimsel anlamda 3 saniyede refleksif olarak karşılık verecek kadar kendini koruma ve var olma arzusuyla dolu insan nasıl olur da yaşama güdüsüne karşı çıkar ve kendi yaşamını isteğiyle sonlandırır? birçok nedeni olabilir ama en genel nedenleri ele almaya çalışalım.

    1 başka bir güdü yaşama güdüsünü devre dışı bırakır. örneğin aşık olur insan. yani soyunu devam ettirme güdüsü ön plana çıkar. beyin birey kendisine (ve tabi insanlığın devamı adına) en uygun eşi bulunca evlenip çocuk yapmaya karar vermesi için bireye aşk dediğimiz oyunu oynar. bu o kadar güçlü bir güdüdür ki aşık olduğumuz vakit dünyanın karşı cins anlamında nüfusu bire inmiştir sanki. tek istediğimiz onunla evlenmek ve o büyük aşkın meyvesini almaktır. tabi o aşk karşıdaki kişiye değil aslında gelecek soya yani çocuğadır. neyse çok ayrıntıya girmeyelim. işte bu güdü bir şekilde sekteye uğradımı insan ölümü arzular. varoluş amacı ve anlamı insanlığın devamını sağlamaktır çünkü. bunu birlikte yapması gereken karşı cinsi bir şekilde kaybettimi var olmasının anlamsız olduğu sonucuna varır ve intihara yönelir. tarih boyunca intiharların en büyük nedeni de aşk sanıyorum. ki bu bir çok filme ve kitaba da ilham kaynağı olmuştur

    2 aşk dışındaki diğer güdüler yaşama güdüsünü devre dışı bırakır. burada diğer güdüleri (duygularda birer güdüdür) aşktan ayrı tuttum. zira aşk çok daha baskındır. evet aşk dışındaki güdüler. mesela nefret, hırs, üzüntü ve benzeri duygular insanda bazı zamanlar yaşama güdüsünü arka planda itecek kadar baskın olabiliyor. bilimsel olarak da insanların intihara en meyilli olduğu dönem depresyon dönemidir. insanın ruhuna binen yük bedenini devre dışı bırakmasına pekala neden olabilir.

    3 anlamsızlık yaşama güdüsünü devre dışı bırakır. hayat sorgulanmaması gereken şeyler bütünüdür. evrim bu kadar zihinsel ilerlemediği ve insan salt güdülerinin denetimi altındayken hayat belkide çok daha güzeldi. görevlerimiz belli, sınırlarımız ortadaydı. avlan, çiftleş ve üre. ama iş zihinsel boyutun ilerlemesiyle farklı bir hal aldı. artık temel görevlerini aksatmayan ama bunun ötesinde kendisine yönelik bilinç geliştiren bir canlı türüne dönüştük. ben kimim sorusuyla başlayan ben neyim sorusuna dönen yüzlerce soruluk bir sorgulama döngüsünün içine düştük. kimisi dinlere inanmayı seçip sormanın yarattığı ızdıraptan kendini muaf tutmayı başardı. bu çoğunluğu oluşturur. bu nedenle dünyada asla doğmatik fikirlerin değer kaybetmeyeceğini, hiç bir saf aklın eleştirisinin doğmatizmi yenemeyeceğini düşünüyorum. asıl konuya dönersem tekrar, bazı insanlar bu soruları ısrarla sormaya devam ederler. cevap bulamayacaklarını içten içe hissederler belkide. hayatları boyunca bitmeyen bir inatla hep aynı sorular içinde mekik dokuyup, giderek umutsuzluğa düşerler. cevap bulamamanın ve sınırlı aklımızın çelişkiye düşmesinin yarattığı umutsuzluk. bu bir süre sonra öyle bir duruma dönüşür ki cevapsızlık yaşama iradesinin yadsınmasına yol açar ve insan anlayamamanın getirdiği acizlikle kendi hayatına son verir.

    evet intiharın nedenlerini yukarıda kendimce açıklamaya çalıştım. şahsi fikrim ise; kendi doğumuna karar veremeyen insanın kendi ölümünde söz sahibi olması gerektiği yönünde. sadece saygı duymak gerekir. ve aklınızda olsun tarih boyunca en çok aşıklar ve filozoflar intihar etmişti. bu nedenle aşıklara iyi davranın. pek filozof yok zaten toplumumuzda, o konuda ikaza gerek yok.
    0 ...
bu entry yorumlara kapalı.
© 2025 uludağ sözlük