insan anlaşılmadığı sürece yalnızdır. Çevrende bir sürü insanın olması, ailenin olması veya olmaması, her sabah çişe çıkarmak zorunda olduğun köpeğinin bile olması senin yalnız hissetmene sebep olabilir.
Ne kadar kalabalıksa o kadar yalnızlaşıyor insan. Yok hayır, bıkmadım. Oluşumum gereği pes eden biri değilim. Evet birçok savaş kaybedildi zihnimde ama hepsi birer deneyim. sen anlamıyorsun, acının vücuduma ahenkle işlendiği günlerde ruhumu terk etmek yerine, ruhumu beslemeyi seçtim. Savaşıyorum, pes etmem ben. Vazgeçmem. insanlar ya yenilirim diye korktuğundan savaşa girmeden kaybediyorlar.
Onlar düştüğümde uzattı ellerini, ama ben tutmadım o eli. Geç oldu ama kendim kalktım. Eğer o eli uzattıklarında ben tutmuş olsaydım şu an hayattan bıkmaya başlamıştım ve her düştüğümde o eli arayacaktım.
Babam bir gün “Acı çekmek istemiyorsan, acı çekmeyi öğreneceksin” diye bağırdı.
O gün, zihnimde savaş verdiğim her ne varsa daha kolay gelmeye başladı. Aynı acıları çektiğimizi düşünmüyorum, acının evrenselliği benim hissettiğim yere kadardır.
Hiç gülemediğimiz bu hayatta kahkahalarımız çınlıyor dört bir yana.
Sırtımıza saplanmış bıçaklarla yürümeyi, pes et artık dedikleri zaman savaşmaktan vazgeçmemeyi öğrenmişiz. Yaşamışız.
Var mı bundan daha büyük bir kahkaha?