neoselefilik

entry5 galeri
    3.
  1. (Mustafa öztürkün reşid rıza çalışmasından devam ediyorum)

    Kur’an, sadece ve sadece hidayet etmek, hak ve hakikat yolunu göstermek maksadıyla vahyedilmiştir. Çünkü Allah onu muttakiler için bir rehber olarak tavsif etmiştir. Kur’an, başta hidayet olmak üzere her bakımdan bir mucizedir. Bu konuda geçmiş dönem islam alimlerinden pek farklı düşünmemekle birlikte “i‘câz”a ilişkin vurgusunu daha ziyade hidayet ya da bireysel ve toplumsal ıslah ekseninde yoğunlaştıran Reşid Rıza, Kur’an’daki tüm buyrukların tarih-üstü geçerliliğine inanır ve buna bağlı olarak, “Kur’an’da miadı dolmuş hiçbir buyruk yoktur. Bilakis her ayetin her zaman ve zeminde söyleyecek bir sözü vardır.” fikrini hararetle savunur. Kur’an’ı özgül tarihsel bağlamından koparmak suretiyle onu her insanın kendi tarihselliği içinde okumasına ruhsat veren bu tarih-üstülük düşüncesi, Muhammed Esed’in The Message of The Qur’an adlı meal-tefsirine damgasını vuran anakronik zihniyeti de büyük ölçüde şekillendirmiş gözükmektedir.

    Reşid Rıza, Allah’ın tarih-üstü mesajını kitlelere doğru biçimde aktarma ameliyesi olarak gördüğü tefsirdeki en sağlıklı yöntemin neliği hususunda ibn Teymiyye ve hocası Abduh gibi düşünür. Yani, Kur’an mutlaka Kur’an ile tefsir edilmelidir. Çünkü aynı konuyla ilgili ayetler bir arada değerlendirilmediği takdirde sahih bir anlam ve anlamadan söz edilemez. islam mezhepler tarihindeki Kaderiyye ve Cebriyye gibi birbirine zıt kelâm ekollerinin vücut bulma nedenlerinden biri, ayetlerin parçacı bir yaklaşımla ele alınmasıdır. Reşid Rıza, Kur’an bütünlüğünün parçalanmasında esbâb-ı nüzul rivayetlerinin de etkili olduğunu düşünür. Ona göre her ayet, hatta her cümle hakkında müstakil bir nüzul sebebi aktaran zevat, Kur’an’ın tüm zamanlar ve durumlara teşmil edilebilecek mesajını tarihin belli bir dilimine hasretmek gibi bir cürüm işlemiştir. Oysa nüzule sebep teşkil edenler bu dünyadan ayrılalı çok zaman olduğu halde Kur’an hâlen yaşamakta ve hükmü konuşmaktadır. Onun her ifadesi tarih-üstü ve evrensel bir mesaj içerdiği için kıyamete kadar da konuşmaya devam edecektir. Müfessirlerin belli bir Kur’an ifadesini nüzul dönemindeki muhataplara hasretmesi, bu hitapta kastedilen umumi anlamın tarihe gömülmesi demektir. Oysa Kur’an tüm zamanlara ve tüm insanlara hitap etmektedir. Kur’an’ın yol göstericilik misyonu zaman aşımına uğramadığı için, esbâb-ı nüzul rivayetlerinin bizi geçmişin tarihselliğinden haberdar etmesi dışında hiçbir değeri yoktur. Kur’an okumalarında sebebin hususiliğine değil, hükmün umûmiliğine itibar edilmelidir. Kısaca, her Müslüman Kur’an’ı kendine vahyedilmiş gibi okumalıdır.

    Reşid Rıza’nın büyük ölçüde Abduh’tan tevarüs ettiği bu anlayış, daha önce de işaret ettiğimiz gibi, Muhammed Esed’in her ayete mutlaka tarih-üstü bir anlam yüklemek gerektiği yönündeki meal-tefsir ilkesine kaynaklık etmiş gözükmektedir. Keza, Reşid Rıza’nın sahih anlamı belirlemek için bir konuyla ilgili tüm ayetleri birlikte değerlendirmek gerektiği fikri de Esed tarafından bir başka temel ilke olarak kabul edilmiştir.32 Reşid Rıza’nın söz konusu fikrini, konulu tefsir yöntemine ilişkin bir öneri şeklinde algılamak mümkün olmakla birlikte Menâr anılan yöntemin tam anlamıyla tatbik edildiği bir tefsir olarak değerlendirilemez. Zira Reşid Rıza bu yöntemin önemine işaret etmiş ve fakat pratikte çok fazla işletmemiştir.

    Kur’an, bizzat Allah’ın beyanıyla “mübîn” bir mesaj olduğu için, insanın idrak ve anlayış düzeyini aşan hiçbir ifade içermez. Bu konuda Mu’tezilî alimler gibi düşünen Reşid Rıza’ya göre Kur’an’ın çok büyük bir kısmı muhkem, yani açık ve anlaşılabilir beyanlardan oluşmaktadır. Müteşabihât izafidir. Allah’ın müteşabih olarak nitelendirdiği beyanların te’vilini ilimde yetkinlik/derinlik sahibi olanlar bilebilir.36 Ancak burada sözü edilen te’vil, sözlü veya yazılı metni anlayıp yorumlamak veya daha teknik tanımıyla, “kelâmı, bir karine ya da delil yordamıyla ilk ve aslî anlamından muhtemil bulunduğu ikincil (mercuh) anlamına hamletmek” değildir. Çünkü te’vil lafzı, Kur’an’da zikredildiği 15 ayetin hiçbirinde böyle bir anlam içermemektedir. Bilakis bu lafız, Kur’an terminolojisinde, “bir şeyin akibet ve sonucu yahut reel varlık düzlemdeki tezahürü” gibi manâlara karşılık gelmektedir.

    Te’vil lafzının Kur’an’daki anlam ve kullanımı konusunda ibn Teymiyye’nin görüşlerini benimseyen Reşid Rıza bu münasebetle tefsirde çok önemli bir kaidenin de altını çizer: Kur’ânî kelime ve kavramları tarihsel süreçte kazandıkları izafi anlamlardan arındırmak.

    Tefsirdeki ihtilafın keyfiyeti konusunda ibn Teymiyye’nin Mukaddimetü’tTefsîr (Mukaddime fî ‘Usûli’t-Tefsîr) adlı risalesinden uzunca alıntılar yapan Reşid Rıza, rivayet tefsirlerindeki pek çok bilginin Kur’an mesajını hapseden bir duvar olarak tavsif etmekle birlikte işe yarar nitelikteki rivayetleri, tıpkı bazı hadis musanniflerinin yaptıkları gibi müstakil kitaplar hâlinde bir araya toplamak, senet yönünden tahkik etmek, sahih rivayetleri tıpkı fıkıh kitaplarındaki hadisler gibi senetsiz olarak nakletmek gerektiğini söylemeyi de ihmal etmez.

    isrâiliyyât’ın rivayet yoğunluklu tefsir literatüründeki en ciddi sorunlardan biri olduğuna dikkat çeker. Ona göre isrâiliyyât Kur’an’ın sağlıklı biçimde anlaşılmasının önündeki en büyük engellerden birisi ve belki de birincisidir. isrâiliyyât’a hiçbir şekilde itimat edilemez ve hiçbir şekilde delil gösterilemez. Reşid Rıza tefsirinde isrâiliyyât’ı reddetmekle kalmamış, bunları rivayet eden Ka‘b el-Ahbâr’ı islam inancını kasten bozma teşebbüsüyle itham etmiştir. Bu bağlamda, geleneksel olarak sahih addedilen Deccal, kıyametin kopması ve Hz. isa’nın nüzulüyle ilgili kimi rivayetleri isrâiliyyât kategorisinde değerlendirmesi eleştiri konusu olmuştur.

    Reşid Rıza, isrâiliyyât’ı bu denli eleştirmesine rağmen kimi zaman Ahd-i Atîk’e başvurarak ayetlerdeki kapalılıkları gidermeye çalışmış, bu arada klasik tefsir ve hadis kitaplarındaki rivayetleri reddetmiştir. Bununla birlikte, isrâiloğulları’na tufan, çekirge, haşere, kurbağa ve kan gönderilmesinden bahseden A‘râf 7/133. ayetin tefsirinde Ahd-i Atik’teki Çıkış kitabından (Çıkış, 9/20 vd.) bazı bilgiler aktarmış ve bu bilgileri islam kaynaklarındaki rivayetlere tercih etmiştir

    Reşid Rıza’nın isrâiliyyât konusundaki bu tutumu M. Hüseyin ez-Zehebî ve Remzi Na‘nâa gibi araştırmacılar tarafından haklı olarak eleştirilmiştir.
    0 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük