fransizcada bilinmeyen anlamina gelen bu kelimenin kadin versionu "inconnue" dir ki esas ilginc olan "l'inconnue de la seine" adi altindaki bir olaydir.. kelimenin kendisi apayri güzel olsa da "seine nehrininin bilinmeyen kadini" manasindaki hadise 1900 yilinda, dünya savaslarindan evvel bohem pariste meydana gelmis, nehirden cikartilan güzeller güzeli bir kizin, ölüm maskinin hazirlanmasi ile "ölülerin mona lisasi" kivaminda bir büst elde edilmis..
bir donemin bati avrupasini sarsan bu bilinmez ve ölü güzellik bir cok sanatsal zamazingoya kaynak olmus.. albert camus dan tut, vlademir nobokov a oradan gel şeye, louise aragon a cogu yazar bu bilinmezligi romanlarina siirlerine tasimislardir.. hatta bir donem almanyadaki tüm genc kizlar güzellik sembolu olarak bu rahmetli hanfendiyi kendilerine model almislar.. 50lerde bridget bardoyu nasil model aliyorlarsa o sekil..
fakat bu inconnue kizimiz esas sohretini ellerin sonlarinda, kalp ve solunum masaji ve suni tenefus ogretmek icin kullanilan mankenlere sekil olarak kazanmis.. bu yüzden "sanirim kizimiz dünyada en cok öpülen kizdir".
yirminci yüzyılın başlarında genç bir kadın empresyonistlerin huzurunda resim yaptığı, ozanların methiyeler düzdüğü seine nehrine yüzündeki gülümsemeyi asarak kendini bıraktı. ölümünden sonra ortaya çıkan maskesinin avrupa'da kapış kapış satılacağını, huzurlu gülümsemesinin burjuvaların salonlarını süsleyeceğini, ünlü yazarların uğruna öyküler yazıp geçmişteki varlığına atıfta bulunacağını bilmiyordu.
l'inconnue de la seine ya da seine nehrinin gizemli kadını. öldüğünde on altı yaşındaydı, vücudunda herhangi bir darp yahut tecavüz izine rastlanmamıştı, hiçbir zor kullanmanın izi pürüzsüz teninde belirginleşmemişti. intihar ettiği düşünülmekteydi, saç şeklinden bir taşralı olduğu kanısına varılmıştı. belki bir hizmetçi, belki bir dilenciydi. ölü bedeni morga kaldırıldı ve onu tanıyanları ortaya çıkarmak için cesedi teşhir edildi fakat varlığından haberdar olan kimse yoktu.
sonraları bir patoloğun dikkatini çekmişti kızın yüzü, o kadar çekici ve huzurlu bir gülümsemesi vardı ki patolog cesedin yüzünün kalıbını çıkardı. seine nehrinin gizemli kadını gülümseyerek ölmüştü, huzur dolu güzel yüzü bu yüzden bu kadar çok dikkat çekiyordu. kadının yüzünden bir sürü maske yapıldı, yaşamı boyunca belki de kimsenin ilgisini çekmemiş olan genç kız, ölümünün ardından herkesin ilgisini çekmeye başlamıştı.
genç kızın trajik ölümü ve suratındaki ifadenin masklaştırılması edebiyatın da ilgisini çekmişti. albert camus, seine'ın gizemli kadının gülüşünü mona lisa ile karşılaştırdı. auguste rodin'in sekreti olarak çalıştığı yıllarda rainer maria rilke bir heykeltıraşın dükkanında maskenin kalıbını görüp çok etkilendi, şair kendi kendine maske hakkında mırıldandı: “yalancı bir gülüşle, sanki biliyormuş gibi gülümseyen, morgda bir kenara atılmış güzel, genç bir kadının yüzü.” daha sonra die aufzeichnungen des malte laurids brigge adlı romanında ziyarete gittiği bir evin duvarındaki maskeden bahsederken seine'ın gizemli kadının öyküsüne yer verdi.
1900 yılında richard le gallienne’in the worshipper of the ımage isimli novellasında seine nehrinin gizemli kadını ilk kez edebi olarak yer alır. vladimir nabokov da maskenin büyüsüne kapılanlardandır, genç kadın için bir şiir yazmıştır. camus ise seine nehrinin gizemli kadınını ''boğulmuş mona lisa gülüşlü'' diye tanımlamaktadır. maurice blanchot ise kanımca seine nehrinin gizemli kadını için şu cümleyi sarf etmiştir:
''rahatlamış bir gülümseme, o kadar dingin ki, bizleri kadının en mutlu anında öldüğüne inandırabilir.''
man ray ve louis aragon da kadına ilgi gösterenler arasındaydı. bu kimliksiz kadının ölümünün üzerinden yıllar geçmişti fakat hakkında söylenenler, yazılıp çizilenler bitmemişti. yüzü birçok şiire, heykele hatta reklam kampanyalarına ilham kaynağı oldu. pürüzsüz ve huzurlu gülümsemesi, trajik ölümü onu ulaşılmaz ve daima merak edilecek olan bir ikon haline getirdi.
l'inconnue de la seine. seine nehrinin gizemli kadını. bir hizmetçi, ya da sadece bir dilenciydi.