+ eee...ehemm...şükrü?
- efendim aşkım?
+ ayhh... öfff!
- noldu hayatım bişey mi var? söyle hadi.
+ şükrü ben seni aldattım.
- Ee, bu muydu yani nalan? Ne var bunda?
+ Şükrü iyi misin? aldattım diyorum.
- Tamam ben de ne var bunda diyorum tatlım.
+ Sen şimdi buna kızmadın mı?
- Hayır bebeğim neden kızayım ki? kızacak ne var bunda?
+ Ay inanmıyorum yaaa, şükrü? bak aslında ben şey...
- Bitanem, bunda kızacak bişey yok, bu tamamen senin tercihin ve hür iradenle alakalı bir durum. Sen de biliyorsun ki insan her davranışında özgür ve bir o derece de o davranışından sorumludur.
+ Nası yani?
- Şöyle izah edeyim canım; şimdi sen sobaya elini değdirip değdirmemekte özgürsün di mi?
+ e tabi.
- Sobaya elini değdirmene kimse karışamaz, elini değdirdiğin zaman da kimse neden değdirdin diye soramaz di mi?
+ evet.
- O halde beni aldatman da bunun gibidir, buna karar vermişsin ve uygulamışsın.
+ Şükrü sen bitanesin yaa. Ay çok mutluyum.
- Ancak... nalancım, şu da var ki, sobaya elini değdirdikten sonra acı çekmemen de mümkün değildir.
- Canım tabiki eli yanar insanın.
+ Yani demek istediğim, elini değdirme kararını verdiğinde elinin yanacağını ve acı çekeceğini de biliyor olmalısın di mi?
- Bunu bilmeyen mi var?
+ Evet sevgilim, kendi konumuza dönersek eğer, beni aldatmış olman nasıl ki hür iradenle karar verdiğin bir davranışsa, aldatmanın da canını yakacağını biliyordun değil mi?
- Nasıl yani? anlamadım?
+ Bak şöyle. (Belinden 9 mm Baretta marka tabancasını çıkarır, mermiyi namlunun ağzına verir)
- Şükrü napıyosun?
+ Ben bişey yapmıyorum hayatım, sobaya elini değdirdin, elin de yanacak haliyle... (dannnnn!!!!)