neler yapmadık bu vatan için

entry156 galeri
    117.
  1. Kaygıyla istanbul'da da beklenen kar, nihayet dün sabah erken saatlerde beyazlatıverdi damları.
    Bendenizin tüm ömrü her yıl, "Dün yine kara teslim olduk", "Dün yine yağmura teslim olduk" başlıklı haberlerle akıp gitti.
    Bir yandan da hamasi övünmelerle, hızla kalkınmakta olduğumuzun politik nutuklar şelalesi; monoton şarıltısını hiç kesmeden tüketip gidiyordu yılları.
    * * *
    Bir yer gelir Kozmos'un, yahut Doğa'nın "etki ve tepki diyalektiği" dışında; kendine özgü bir "statüko"yu zırhlandırmaya kalkmanın da miadı doluverir.
    * * *
    "Sürekli bir değişimin" tohumlarını ekme bahçıvanlığını yüklenmiş beyinsel öncülere, kapılar kapandığında; yumuşak bir kayış içinde çağdaş bir sentez yaratacak olan "değişimler"; kutuplaşmalar ve acılı çalkantılarla gerçekleşir.
    * * *
    25-30 yıl sonraki Türkiye'yi şimdiden yaşamak istediğimde; Teşvikiye'de ünlü bir pasajdaki dost kafeteryalardan birine giriveriyoruz.
    Yan masalarda şen şakrak konuşan bakımlı genç kızlara takılıyor bazen gözlerim.
    * * *
    O masalarda yazılı olmayan bambaşka bir anayasanın köpüklenmiş tadı yaşanıyor sanki.
    Suikast listeleri düzenleyen ve ortalığı kan gölüne çevirmeyi planlayan yasadışı resmi çetelerin umacılığı görünmüyor oralarda.
    Kışın ve karın olumsuz etkisiyle 2 bin köy yolunun kapandığı da; Kütahya'daki tren kazasında ölen çocuğunun tabutu başında, ağlayan anne de; Diyarbakır'da kaçak evlerin yıkımı sırasında çıkan çatışmalarda, patlayan silahlar da...
    * * *
    Yan masalarda şen şakrak konuşan bakımlı genç kızlara gözlerim takıldığında; neler geçmiyor ki aklımdan...
    Önce neden kadınların buralarda, "analı avratlı" küfürlere sürekli malzeme olduğu ve "erkek millet olmak"la övünüldüğü...
    * * *
    Sonra 1000 yılın da gerisine doğru gidiyor kafamdaki sorgular; acaba o dönemlerde Müslüman erkek çocukları, kimler tarafından nasıl sünnet ediliyordu; hiçbir hata, hiçbir sakatlanma olmuyor muydu?
    O tür sakatlanmalar, "kadın libidosu"na karşı ortak bir ürkeklik tümörü yaratmıyor muydu?
    * * *
    "Kadın"ı sürekli "saçı uzun aklı kısa" diye, "eksik etek" diye aşağılamak; "odalıklar", "cariyeler", "kumalar" diye sınıflandırmak ve "erkek olmak"la övünüp durmakta, bir anomali yok muydu?
    * * *
    Kendi sünnetimi hatırlıyordum; önüne gelen takılıyordu bana:
    - Şöyle kesecekler, böyle kesecekler... Dibinden kesecekler, kökünden kesecekler...
    Kimi de:
    - Artık şimdi erkek olacaksın, diyordu.
    * * *
    Sırtımdaki sünnet entarisiyle donsuz olarak bir sandalyeye oturtulduğumu ve ellerimin çaprazlamasına arkadan, ayaklarımın da bileklerinden ve arkadan tutulduğunu hatırlıyorum.
    Sünnetçi de bir leğenle karşıma çömelmişti.
    * * *
    1000 yılı da aşkın bir süreden beri milyarlarca erkek çocuğunun geçtiği böylesi bir operasyondan uzantılı olarak; değişik ve garip ruhsal bir mengene tefrikası, yok muydu acaba erkek kuşaklarının yan bilinçaltında?
    Yoksa erkek olmakla bu kadar övünmek ve kadını da sürekli bir küfür malzemesi yapmak neyin nesiydi?
    * * *
    Ya kadın nüfusun adeta yok sayıldığı bir toplumda, şiirlerden dumanlanan "yalnızlık" ve "kadın özlemi" mısraları?
    Yıllardır ki bir kılıcım kapalı kında,
    Kimsesizlik dört yanımda bir duvar gibi.
    Mustaribim, bu duvarın dış tarafında
    Şefkatine inandığım biri var gibi.
    * * *
    Sanırım ki bir şeylerin; örneğin tabu ve dogmatik ezberle dondurulmuş oligarşik bir yapının da miadı dolmakta.
    "Onlar-biz" ayrımı aşılıncaya dek; 28 yaşın altındaki 40 milyon gencin, kutuplaşmalarla gerginleşmiş çalkantılı bir dönemden geçmesi de olası...
    * * *
    Teşvikiye'deki kafeteryalarda, 25-30 yıl sonraki değişik bir Türkiye'yi şimdiden yaşamaya özenmenin de bir bedeli var.
    insanın beyni karıncalanıyor.

    çetin altan
    0 ...