bir tarz ve duruş meselesidir. hayata bakış, yoğurdu yiyişle ilgilidir. ve pek tabiidir ki kişiden kişiye farklılık gösterir. benim için, sözlüğe sosyalleşmek, hadi birbirimizi yemeyelim, hatun kaldırmak için gelenle, siyasi görüşlerini dile getirmek için gelen, ya da fb mi daha büyük gs mi muhabbeti yapmak için gelenle, frankfurt okulu hakkındaki bilgilerini paylaşmak için gelen arasında temelde bir fark yoktur. herkes hayata kendi penceresinden bakar; sözlüğe de öyle elbette.
asıl konu yazarların sözlüğü ne kadar ciddiye aldığı ya da almadığı değil, sözlüğe ne kattıklarıdır. ya da ne kaybettirdikleri diyelim.
bu noktada grand ekinoks'a katılmadan edemeyeceğim. elma başlığının altına, yeşili ve kırmızı olan bir meyve; kel başlığının altına saçları olmayan, türünden herkesin aklına gelebilen, hem de internette bir sürü alternatifi olan bilgiler yazarsak sözlük iddia edildiği gibi "bir bilgi kaynağı" olmamakla kalmaz, aynı zamanda son derece sıkıcı bir mecra halini alır. yeri gelmişken söylemek zorundayım, başlığının altına methiyeler düzülen asiti kaçmış kola'nın, sözlüğe bir yığın sıkıcı ve gereksiz entry girerek aslında sözlüğe zarar verdiğinin pek farkında olan yok ne yazık ki.
insanlar elmanın kırmızı ya da yeşil olabileceğini zaten biliyor, bilmese bile bunu ona söyleyebilecek bir sürü site internette cirit atıyor. sözlük için esas önemli olan kutsal bilgi sunmak değil alternatif bilgi sunmaktır, yani alternatif bir bakışa sahip olmak. uludağ sözlüğün soyunması gereken misyon budur. ekşi sözlük bunu yapabildiği için başarılı oldu. gerçi onların sunduğu alternatif de artık klişeleşmeye ve kendini tekrar etmeye başladı.
şairin dediği gibi:
artık yeni şeyler söylemek lazım.