Kapı vurulduğunda hepimizin suratındaki gülümseme asılı kaldı tabii. Kıza seslendim, " git kapıyı aç" diye. Ufladı, pufladı; ben de ayağa kalkıp payladım. Aynı anda kapıya yeltendik, baktım açacak, ben birkaç adım ötede durdum.
Karşımda cüsselimi cüsseli, kararlı mı kararlı, yakışıklı mı yakışıklı yağız bir delikanlı. Hani evli olmasam gönül vereceğim cinsten, o kadar yani!.. Şaka canım, şaka! Dünya ahiret kardeşim olsun kendisi. Size anlatmak istedim ne kadar güzel olduğunu.
Kendi gibi billur sesi ile akşamımızın güzel olmasını söyledi. Ayol pek de kibar ve inceymiş. Sevdim bu delikanlıyı. istese, verecektim bizim kızı; o derece yani. Gerçi zati verili de, latife yapayım bu tatsız hadisenin üzerine dediM; Dedi ya, " akşamınız güzel olsun" oldu ya, ona şaştım birden. Neyse, "buyur" dedik kendisine. Anlat hele, ne oldu gecenin bir vakti diye.
Önce yamanca bir bakış attı bizim kıza, sonra bir bir döküverdi cebindeki taşları. Sormaz olaydım sorumu, almaz olaydım yanıtı.
En son hatırladığım evimizin direği, kalbimin eri, çocuklarımın babasının beni kapının önünden yana savurması idi.