23 yılınızı birlikte, aynı odada geçirdikten sonra bir gün abuk bir şekilde nişandı, düğündü derken ablanız/kız kardeşiniz evleniverir. bundan sonraki tatil yolculuklarında arabanın arka koltuğunda yayılmak için, televizyonun kumandası için, internete gece girmek için, yatarken gürültü yaptığınız için, kıyafetlerini giydiğiniz için, kıyafetlerinizi giydiği için, küpelerinizi takıp takıp kaybettiği için, arabesk dinleyip farkında olmadan şarkıları sizin de öğrenmenize neden olduğu için, televizyonun karşısındaki kanepe için, banyoya sonra girmek için, tuvaletten çabuk çıkması için, sizin dizinizin izlenmesi için, ders çalışacağınız saatte odada başka şeylerle uğraşmaması için, final döneminde arkadaşlarınızı getirdiğiniz için kısacası herşey için tartışacağınız kişi bir anda sanki hayatınızdan çıkıvermiştir. hele hele aynı odayı paylaşıyorsanız yatağı, kitapları, eşyaları da gidiverir. önceleri 'oh be oda da kıyafetlerim de bana kaldı, istediğin saatte yat, istediğin saatte çalar saatini bangır bangır kur kalk, ,istediğin saatte nete gir, dünya varmış' diye ş.refsizce sevinirsiniz, bu bir gerçektir. ama sonraları gece yatarken önce yalnızlıktan, sonra karanlıktan korkarsınız, nefesini dahi özlersiniz bazen. hani burnu tıkanır da sabah kadar fıss fıss diye nefes alır, bazen horlar ya da diş gıcıdırdatır, işte ona dair ne kadar abuk detay varsa özlersiniz sonra. arabanın arka koltuğunu sere serpe yayılmak da, televizyonun tam karşısındaki o kıymetli kanepenin sizin olması da, bilgisayara istediğiniz saatte ve istediğiniz kadar sarılmak da size keyif vermez. işte o zaman onların ablanızla didişerek kazandığınız için kıymetli olduğunu anlar daha da bir burkulursunuz.
evet, ablanız/kardeşiniz evlenince hayatınızda yeni bir dönem başlar
biraz daha özgür, biraz daha yalnız, biraz daha tutuk, sonraları biraz daha yakın..
öyle enteresan bir durumdur işte.
gerçi bunun bir de ikinci bölümü var
(bkz: ablanın evine gitmek)
onu da bilehare anlatırız efendim.