televizyonların gelmiş geçmiş en basit sunucusudur. ona buna söz hakkı vermekten ve çağırdığı konuğa methiyeler dizmekten başka hiçbir gazetecilik mağrifetine şahit olmamışızdır. hatta işini o kadar sağlama alır ki; üniversiteleri gezerek yaptığı ayaküstü şovlarda, üniversitelerin denyosunu, acurunu, tikisini, maydonozunu seçerek alır salona. e malum, işlediği konular ağırdır.
efenim, bu zat muğla üniversitesinden yaptığı programda, kenan evren'i konuk etmişti bir zaman. salonda bulunan gençlerin hepsi, ısmarlama sorular sormakta ve kenan evren'in verdiği her cevaba mantıkdışı bir alkış tutmaktaydılar. hatta ''idam cezalarını imzalarken hiç elim titremedi, 12 eylül darbesini bugün olsa yine yapardım'' sözüne bile ayakta alkış tutan şuursuzları görmüştük. muğla üniversitesindeki öğrencilerin tamamını bu denli şuursuz zannetmekteydik ki, gerçeği öğrendik; abbas güçlü programdan önce tedbirini alıp, salona alacağı kavunları çoktan seçmiş...
sonraki programlarda da aynı taktiği uygulayan bu şahıs, zülfü livaneli ile eskişehirdeki üniversite öğrencilerinin karşısına çıktı. fakat bu defa, nedense süzgeçten geçirememişti öğrencileri. ardarda gelen siyasi sorular ve zülfü livaneli'nin verdiği cevaplardan tedirgin olup, patlıcan rengine bürünmüş bir suratla haykırmaktaydı; '' arkadaşlar, siyasete bir müddet ara verelim''.
gelip geçen reklam aralarında durumu toparlamaya çalıştıysa da başarılı olamadı. programın sonunda, ''eh sayın zülfü livaneli'den bir türkü dinlesek'' demeye kalmadan, üniversite gençliği hep bir ağızdan gün doğdu marşını söylemeye başladı. anlaşılan abbas güçlü'nün filtreleme yöntemi sökmemişti, eskişehir'deki program öncesinde.
adam seçmek kavun seçmeye benzemez hemşerim.