mustafa uyar adlı kahramının bakış açısından 1944 yılı türkiye'sini gözler önüne seren harika bir rıfat ılgaz romanı.
düşman güçlerinin istanbul'a gece bombardımanı yapacağı korkusuyla geceleri sokaklar ve evlerde karartmaya gidilir. yani gece oldu mu ortalık zifiri karanlıktır. tek aydınlık kara, kalın perdelerde ışığı eriyen cılız bir gaz lambasıdır. ayrıca nazi iktidarının gazıyla ülkede faşizmin altın çağını yaşadığı günlerdir. öyle ki nihal atsız gibi yazarlar, dergilerden dönemin başbakanı şükrü saraçoğlu'na açık mektuplar yazar. bu mektuplarda komünist diye yaftaladıkları yazarların ve öğretmenlerin ismini hedef gösteririrler. çünkü başbakan da sözüm ona sağcıdır.
kitabın en dikkat çeken bölümü ise sabahattin ali ve nihal atsız'ın ankara'da görülen mahkemeleridir. mahkemeyi sabahattin ali kazanır fakat; içinde bulunduğu tehdit ortamı son bulmaz. öyle ki 4 yıl sonra faili meçhul bir cinayete kurban gidecektir.
bunun yanı sıra bir adamın sırf şiir yazdığı için tutuklanmak istemesi, aylarca devlet kuvvetlerinden kaçması, kaçak yaşaması ve bunun bünyede yaşattığı durum çok güzel tahlil edilmiştir. ilginç olan ise bir dönem yasaklı olan bu kitap şimdilerde meb'in 100 temel eseri kapsamındadır.