hocanın biri ortaya bir kavanoz koyar. içini büyük büyük taşlarla tepeleme doldurur. sorar sınıfa: "çocuklar, kavanoz doldu mu ?" öğrenciler bir ağızdan "dolduuuuu!"... "hayır, dolmadı" der hoca. bu sefer kum doldurmaya başlar kavanoza. taşların arasına kum dolmaya başlar. "şimdi doldu mu ?" çocuklar bir önceki cinliği anlayınca, "dolmadııııı!" der. hoca gülümser, su doldurur kavanozun kalan boşluklarına.
"peki, bu ne anlama geliyor ?" .. çocuklardan biri cevaplar : "demek ki ne kadar meşgul olursak olalım, yeni şeyler için hep biraz zamanımız vardır."
hoca, "o da doğru ama çıkartılması gereken asıl ders şu; eğer büyük taş parçalarını baştan kavanoza koymazsanız daha sonra asla koyamazsınız." der.
sanal sözlük dediğimiz nane, sözlüklerin başı olan ekşi'nin sloganındaki gibi "kutsal bilgi kaynağı" olması gereken yerdir aslında. ama gerek ekşi, gerek diğer sözlüklerin ilk zamanları, gerek forum ve bloglar bu bilgi kaynağı görevini hemen hemen tüketti. artık herkes kendi fikrini anlatırken bile kopyala-yapıştır yapıyor. yapmak da zorunda esasında.
bunu bilen yazar ne yapıyor ? önce kısır döngü oluşturan bir kavgaya girişiyor, sonra geyik yapıyor, en sonunda yapacak şey kalmadığında bilgi girişi yapıyor. tabii o zamana kadar sıkılıp kendi haddini doldurmazsa. dolayısıyla sözlükte yedi gün yirmi dört saat aynı şeyler dolandırılıp, dolandırılıp saçma sapan uzuuun iletiler halinde ya da gerizekalı başlık açma ekolüne uygun olarak servise sunuluyor.
"e, bu ileti de uzun. bana hikaye anlatma" diyorsanız siz "baştan su koyuveriyorsunuz".
...
gigavat çarpı bin ton gel ye-- kabahat bende dost toz pembe, toz pembe dosta acı kahve.. post'a kandı dost!
gene baştan.
gigavat çarpı bin ton gel ye-- kabahat bende dost toz pembe, toz pembe dosta acı kahve.. post'a kandı dost-dost-dost-dost...