çok istedim kendisini hayal etmeyi. ama olmadı. hatta, bir gün, 17 yaşımda, ilk hayal kırıklığımda, ilk terkedilişimde, o kadar çok mutsuzdum ki, ve tüm yollarım tıkandığında tek suçlu olarak tanrı'yı görmüştüm. kaptığım gibi babamın yadigar çiftli tüfeğini, yazlığımızın damına çıkmıştım.
doldurmuştum namluyu. geceydi. havada yakamoz vardı. denizden gelen esinti, çıplak bedenimi üşütüyordu. omzuma dayamıştım tüfeğin dipçiğini. namlusunu dikmiştim gökyüzüne. asılmıştım tetiğe. hayal ettiğim tanrı'yı, bir yaz gecesi iki kaşının ortasından vurmuştum.
ben firavun değilim. nemrut ise asla! sadece ve sadece, hayal kırıklıklarım çok. kırık hayallerim çok. çıkıkçı arıyorum. onun içindir ki, 28 yaşımın vermiş olduğu tüm bunalımlarla bağırıyorum:
"tanrı'nın yüzü yok!"
17 yaşımda, bir yaz gecesi, babamın emektar tüfeğiyle, yazlığımızda, iki kaşının ortasından vurduğumu sandığım tanrı ise, hala insanlığın ümitlerine iliştirdikleri dualarında!