Bundan bir iki ay öncesi. yer bursa, osmangazi, demirtaşpaşa tramvay istasyonu yakınları. yağmur hunharca yağmakta ve yerleri ıslatmakta ısrar ediyor. gençliğin verdiği yağmur altında yürüme isteği arkadaşın bisikleti görünce kenara çekiliyor ve arkadaşın bisikleti alıp çıkıyorum bursa sokaklarına. yerlerin ıslak olmasını fırsat bilen ben yanlaya yanlaya gidip gecenin köründe inlere cinlere şekil yapıyorum. tabi ben almışım gazı kendi kendime "ulan ne sürüyorum hııaamına" diyerekten egomu şişirip daha da saçma hareketler yapmaya başlıyorum. bi anda karşımda beliren kaldırıma nuri alço bakışı atıp çeviriyorum pedalı. Ön tekeri kaldırıma vurdurmak vasıtasıyla kaldırıma çıkmayı hedefliyorum. pedal çevirdikçe kaldırıma yaklaşıyorum kaldırıma yaklaştıkça daha hızlı pedal çeviriyorum. Ön tekerin kaldırıma değmesiyle birlikte havaya doğru ivme alması gereken teker kaldırımın ıslaklığından ötürü sağa doğru fırlıyor. götümün bisikletin selesinden ayrılmasıyla birlikte anlıyorum götlere geldiğimi. sol dizimin üzerinden sekip omzumun üstünden takla atıp ayağa kalkıyorum. bi iki saniye "ulan ne yaptım ben az önce" diye düşündükten sonra. sol dizim mavi ekran veriyor ve vücudumu taşıyamıyor. laps diye yere kapaklanıyorum. "mına goyım ne güzel şekil şukul düşmüştüm ne gerek vardı şimdi yere kapaklanmaya" derken bisikletin zincirinin götlere geldiğini farkediyorum. 15 dakikalık dinlenmeden sonra bisikleti omuzlayıp eve dönüyorum.