genel eğilimin aksine maddi temellerin şabloncu bir biçimde yargılanması pek fazla görülmediği halde, bu eğilim ifşa etmek gerekiyor. faşizmi şabloncu bir biçimde açıklayacak eğilimler tarihsel hatalara düşerek yanlış yollarda dolanıyor.
faşizm, bu düşünceyi savunan kitlelerin aksine genel olarak yönetimsel koşulların zorlaştığı koşullarda, mevcut koşulun egemen sınıf/sınıfların yararına çözülmesidir. devlet iktidarının çözülmeye başlandığı bu noktada egemen sınıflar kitleleri yanına alarak kendisini çözen dinamikleri cebirsel şiddet yöntemiyle yok eder. tabiki de bu kapitalist süreç içinde olur ve kapitalist sürecin egemen sınıfına göre çözümlenir. bu yapılırken sermaye birikimin oranına bakılmaz.( yani merkez kapitalist ülke olma özelliği olarak okunmasında yarar var) bakılacak tek şey kapitaist ilişkilerin yoğunluğudur ki bu neredeyse 100 yıldır dünya ölçeğinde egemenlik kazanmış bir üretim ilişkisidir. daha açıklayıcı olucak olursak, faşizm kapitalist ilişkilerin egemen olduğu her devlet yapısında görülebilir yani bunun için gelişmiş bir ülke olma sıfatı gerekmez. tarihsel bir örnek olarak ispanyol falanjlarının, arnavut faşolarının( ki arnavutluk'ta böyle geçermiş isimleri) ya da portekiz'li salazar'ın genel eğilimi hep faşizmdir ve bu ülkelerin gelişmiş birer kapitalist ülke(sermaye birikimi açısından) olduğunu söylemek sanırım tarihsel olarak deliliktir.
faşizme yukarıdaki örnekler tarzında bakarak şabloncu yaklaşmak ülke koşullarını ve şartlarını kaçırmaya neden olur. elbette ülkedeki 3-5 faşist çetenin var olması burjuvazinin genel eğilimi olarak açıklanamaz; fakat tarihsel olarak bizi vicdanımızla hesaplaşmaya sürükler.
devletin genel olarak güçlendirilmesi faşizmin yaptığı bir şeydir. devlet tüm sınıflı toplumlar tarihi boyunca baskın sınıfın ya da sınıfların diğer sınıf ya da sınıflar üstündeki örgütleniş biçimi olarak gözlenmiştir. yani kapitalist bir toplumda devleti bu tarz bir kriz içerisinde güçlendirmek gene baskın sınıf yararına yapılan bir çözümlemedir. yukarıdakilere ek olarak bu açıklayamayı yapmaktayım çünkü devletin ne olup olmadığı, hangi koşullarda ne şekilde güçlendirildiği bir muğlaklık içerisindedir.
bir üstteki girdi de bahsetmiştim, bu iki eğilim( yani ötekileştirme ve şablonlaştırma) faşizmin sınıfsal bağlarını her koşulda yok eder hatta devletin örgütleniş biçimini tarihsel olarak gerçeklerden kopararak metafiziksel anlamlar yükler. bu iki eğilime karşı olmak faşizmi daha doğru olarak tanımlamayı da beraberinde getirecektir.