Bu kadar zor mu insanları kusurlarıyla sevmek? Hiç olmazsa oldukları gibi kabul etmek… Hilesiz hurdasız, yalansız dolansız, illa da bizim istediğimiz kalıba sokmadan, kendimize benzetmeye çalışmadan, karşılık beklemeden, gülmeden, kınamadan, arkasından konuşmadan sevemez miyiz insanları? Çatlarız vallahi!
Bizim gibi giyinmeyen, bizim gibi düşünmeyen, aynı takımı tutmayan, aynı partiye oy vermeyen, aynı dizileri izlemeyen, aynı yemekleri yemeyen, aynı şarkılara gönül vermeyen, aynı yazarları okumayan adamlarla ne işimiz olabilir? “Biz bize benzerizcilik”Ne tuhaf, ne gülünç değil mi?
Başkalarında kusur diye büyüttüğümüz şeyler, iş kendimize gelince cüceleşiverir. Eloğlu yalancı adamın tekidir, siz mecbur kaldığınız için yalan söylersiniz O, başkalarının arkasından konuşur, siz gerçekleri söylersiniz Bazıları hatır gönül aramaz diye kınarsınız, öfkelenince ne dediğinizi bilmezsiniz. işinizi en iyi siz yaparsınız, en iyi anne baba sizsiniz, en iyi evlat sizsiniz, kimse sizin gibi arkadaş bulamaz, kimse sizin kadar iyi düşünemez, kimse sizin kadar idareli olamaz Siz her şeyin en iyisini bilirsiniz Sahiden böyle mi düşünüyorsunuz?
Yazık! Kendi kendinizi niye aldatıyorsunuz? insan kendine yalan söyler mi?
Oysa siz de herkes gibi kusurları olan bir insansınız. O zaman önce kendimizi kusurlarımızla sevmeyi öğrenelim ki başkalarındakini kabul etmek daha kolay olsun. Hayat bir kez görülen bir rüyaysa kendimiz için de karşımızdaki insanlar için de bu rüyayı kâbusa çevirmenin anlamı yok. Hayat ve insanlara iyimser bir gözle bakmamız gerekiyor. At gözlüklerimizi çıkarırsak, kendi gözlerimizle bakmayı öğrenirsek insanları olduğu gibi kabul etmenin ve kusurlarıyla sevmenin hiç de zor olmadığını göreceğiz.
Bırakın bazen insanlar sizi kandırdıklarını düşünsünler. Kanmadığınızı bilmenin keyfi size yeter. insanlar sizden hep daha fazlasını bekliyor diye şikâyet etmeyin, yapabilecek güçte olduğunuzu düşünün yeter. Birbirimizin hayatını kolaylaştırmak elimizdeyken, yapmamanın insana yakışmadığını bilin yeter.
Özür dilemek ve teşekkür etmekten korkmayın. insanın dili bunlarla aşınmaz. Düşmanlıkların sürüp gitmemesi ve dostlukların perçinlenmesi için bu iki davranışa ihtiyacımız var. Ayrıca bunlarla karşılaştığımızda kendimizi Kafdağı’nda görmenin de anlamı yok “Bir de utanmadan özür diliyor”diyenler vardır ya, işte onlardan söz ediyorum Böylesine ne yapsan kâr etmez. Davranışın inceliğini idrak edememiş bir beyin ona karşı sergilenmesi gereken doğru tavrı seçemez. Onu da öyle kabul etmekten başka çaremiz yoktur.
Ayrıca unutmayalım ki kul olarak bize düşen affetmek değil sadece hoş görmektir.