barda

entry372 galeri video2
    153.
  1. "filmin bence en çarpıcı taraflarından biri, yaşanan olayların johhny, liz,mike,jack arasında değil de selim, sevgi, nail, 45 ,çaylak..vs arasında geçmesi ve gözümüzün içine bu şekilde sokulmasıdır...
    yabancı menşeli filmlerde hep görürdük...evet kanımız donardı yine, ama "psikopat amerikan toplumu işte canım " derdik ya da derdim ben ve geçerdim ,bizde yani bizim toplumda sanki olmaz böyle şeyler gibi saçma sapan bir düşünceye bürünürdüm,ki niceleri bizlerde yaşanmış olsa da...

    bu filmin en önemli tarafı işte bu nokta bence "bu topraklara ait,böylesine hayvani karakterleri , birebir capcanlı ruhlarla gözümüzün içine apaçık sokması ve bize o an'ları yaşatması", ( çünkü gazete sayfalarından okunan haberler bizlerde ne derece etki bırakıyor ki, 15 saniye sonra arka sayfa güzeline bakıp ufff be hatuna bak demiyor muyuz ben dahil çoğumuz)..."

    diyor nickless cage (#1249439) numaralı girdisinde. evet meselenin bu tarafından tutmak gerek. Ve filmi bir fırsat bilip hayat ile alakalı algılarımızı gözden geçirmek gerek. Zira film fantastik bir içerikten çok hayatın çıplak gerçeklerine dayalı bir muhtevaya sahip.

    Müsaidseniz başlayalım.

    insan insanın kurdudur diye bir insan tanımlaması yapan batının bizi getirdiği nokta işte bu! işte muasır medeniyet! oysa hala anlamıyoruz "birey olma" çabasının öyle veya böyle bizi bencilliğe ittiğini. özgürlüğün ne kadar da göreceli ve tanımlanamaz olduğunu. insanlar ve toplumlar kavramlarla yaşar. kavramlar onların davranışlarını belirler. oluşan hiçbir şey kendiliğinden değil. krizler, savaşlar, genelevler, tecavüzler, cinnetler, cinayetler vesaire vesaire... şimdi hangi aklı evvel bunların kapitalizmden, hümanizmden, demokrasi denen dokunulmaz fahişeden bağımsız olduğunu kanıtlayabilir. yahu sizin örnek aldığınız, yani bu işte sizden daha usta olan batı toplumu bu halde. daha dün aha işte daha dün demokrasiyi en iyi uygulayan ülkelerden biri olan ingiltere'de hapishanelerin ihtiyaçları karşılayamadığını, dolup taştığını, sistemin çöktüğünü öğrendik haber sitelerinden. aha amerika, dakka başı ölümler, tecavüzler, cineyatler vesaire vesaire...

    filmin etiketlerinde ve yorumlarda en göze çarpan kavramlardan, adalet kavramı var bi de. acaba adaletin sağlanması için gerekli olanlar neler? adalet için filmdeki hakimin dediği gibi kitabtan veya savcının dediği gibi vicdandan kaynaklanan kararlar almak mı gerekiyor? Oysa bu iki şey de birer özne değil, fikrin nesnesidir. kitabı da vicdanı da şekillendiren fikirlere, ideolojilere bakmalıyız. halihazırda dünyanın hepsi, şu veya bu şekilde insandan sadır olan fikirlerle hayatını idame ettirmekte. iyi-kötü, doğru-yanlış, güzel-çirkin gibi kavramları kıt bilgisi ve algılayışı ile akıl doldurmakta. burada bahsedilen kıtlık vahye göre, bir kıtlıktır. zira insan aklı, eşyanın ve olayların hakikatini bütün yönleriyle çözemiyor. sürekli değişime ve çelişkiye mahkum oluyor. örnek iste yenler demokrasilerdeki yasama kurumlarının işleyişine baksın. ikide bir değişen kanunlar ve bunca değişime rağmen oluşan verimsizlik. Ki islam buna "nefsini (hevasını) ilah edinmek" diyor. Oysa vahiy gibi eşsiz ve hatasız bir kaynak önümüzde dururken, akla verdiğimiz bu abartılı değer tamamen mazoşistliğimiz. Zira olmuş ve olası bütün çarpıklıkları bildiğimiz halde yola rehbersiz devam etmekte ısrar etmekte veya rehberi kendimiz yönlendirmek istemekteyiz.

    Velhasıl Kötülüğün kapıları ardına kadar açık, iyiliğin kapıları aşılmaz kilitlerle kilitliyken, hayattaki biricik ölçümüz menfaat ve haz iken, kaostan başkası hâkim olmayacak hayatımıza. Filmi bir de bu bakış açısıyla değerlendirelim bakalım. Ne kaybedeceğiz!

    "Allah ve Rasulü sizi, "size hayat verecek olan şeylere" çağırdğı zaman onlara icabet edin."*
    2 ...