türkçe güzel bir dil, okumayı ve anlamayı bildiğinde...fakat görüldüğü üzere arkadaşın gözünü öyle bir saldırma hırsı bürümüş ki ya bu yüzden okuyamıyor ya da çok daha yüksek ihtimal okuduğunu anlayamıyor. babamın özel yatı olduğuna dair en ufak bir şey söylemedim ki zaten yok, yazdığım tek şey türkiyedeki en büyük özel yatlardan birinde kaptan olduğu. şimdi bu kadar ufak bir detayı bile sırf laf sokma, can sıkıntısından sözlükteki 'kezbanlara' sataşma derdinde olduğu için algılayamayan bir insana laf anlatmaya çalışmak benim aptallığım olacak ama olsun...
kafede çalışmış olmamla ilgili bir problem yok neden biliyor musun çünkü konumuzun tamamen dışında. bahsedilen bu hayatın kafede çalışmakla yaşanılamayacağını herkes az çok bilir. ama benim o zamanlarda da buna yakın yaşadığım, sadece yakın şartları yatarak değil çalışarak elde ettiğim, eğlence anlayışımda bir değişiklik olmadığı apaçık ortada. dikkatli okumadığın için yine kaçırdığın bir yer olmuş, ailemle aram bozuk olmadığı sürece diye bir tabir kullanmışım. onlardan beş kuruş para almadığım dönemlerde kafede çalışmam kadar normal bir şey olamaz. fakat hayatımda bir çok şeyin iletişim kurmadığımızdan dolayı değiştiğini fark edemediğinden gelip de burda 'salak', 'götü kalkmış' 'sürekli gösteriş altmetinli entryler giriyor' şeklinde ifade edemezsin. böyle bir hakaret etme hakkın asla yok. hala daha tutmuş uyuşturucu içmekle övünmek diyorsun, kimsenin bununla övündüğü yok. bir şeyle övünmek için onu hayatın bir ekstrası gibi görmek gerekir, benim içinse hayatın akışı. hep öyleydi, öyle de olacak. bu yüzden hiçbir zaman bununla övünmem mümkün değil sadece denk gelirse olan bir şeyi anlatmış olurum, ki bu da gayet normal.
evi kiraya verme, kasadan para çalma meselelerine gelelim. bilindiği üzere bu hayatta aptallar olmasa zekiler para kazanamaz... 'kasadan para çalma' eylemini hayal edildiği şekilde bana yapıştırma lüksün yok. biz sadece her kafede el altından kendi ekibimizi kurup, gerek bar gerek servis olarak birbirimizi destekleyip, sistemlerin açığını bulup, olmayan şeyleri olmuş gibi gösterip, sayımlarımızda bazı bahaneler üretip patronların da aptallığını fırsata çevirip hakettiğini bir şekilde alan akıllı kişilerdik sadece. yoksa kimsenin gidip 'kasadan para çaldığı' yok. ha bi de şu var, çamurun içinde büyüdüm zaten ben. hala daha öyle yaşıyorum, öyle de öleceğim. bu şekilde saldırmana anlam veremedim. olay parasızlıktan dolayı çalmak değil çünkü önündeki imkanları fırsata çevirmek.
boy ve kilo ile ilgili verdiğin dipnota da 'göz var nizam var ya hu ayıp cahilcim, sende bu 160 sataşıp kezban yaftası yapıştırdığın kızlara verdiğin standart ölçü olmuş herhalde?' diye bir soru yöneltmek isterim. bir de bunu aşağılık kompleksiyle bağdaştırmışsın.hahaha... güldürdün. başkası söylese anlarım da sen diyince komik oldu. çünkü sen dahil beni birazcık tanıyan herkes dış görünüşümle ilgili en ufak bir kompleksim olmadığını bilir. 14 yaşımdan beri makyaj yapmıyorum yavrum ben, daha saçıma bi gram boya değdirmedim, alemsin...
şimdi geleyim en çok sinirlendiğim son konuya: sevgili parası yemek. bir insan ancak bu kadar okuduğunu anlama özürlü olabilirdi. çünkü sırf öyle olmasın diye maddi durumumdaki değişikliğin ailemden kaynaklandığını diğer yandan da o benim parami yiyormuş gibi gözükmesin diye * onun da benimle aynı şartlarda olduğunu belirttim. ama sen gitmişsin beni bir de neyle etiket etmişsin. bence kompleks bu tarz bi şeydir. nasıl ve nerden sataşacağını bilmemek. boyla ve kiloyla, kaş rengiyle göz rengiyle kesinlikle alakası olduğunu zannetmiyorum... ha bi' de, ev, araba konusunda da neymiş efendim ' sevgilimin bile olmayan bi şeyi kendime aitmiş gibi' göstermişim. sen cidden ya okuduğunu anlayamıyorsun ya da ciddi psikolojik sorunların var. diyorum ki: bizim. bize ait. ikimizin. biri onun ailesi tarafından biri de benim ailem tarafından bize hediye edilmiş şeyler. daha da anlamadıysan memur kafası açıklıyayım: resmi olarak bize ait olduğu belgelenmiş yani tapusu ve ruhsatı üzerimize olan mallar.
dediğim gibi türkçe güzel bir dil, okumayı anlamayı bildiğin sürece...