aşk

entry15859 galeri video56
    12373.
  1. Sonuna kadar okumanız ve bilmeniz gereken mukaddes mi mukaddes bir aşk hikayesi yazıyorum...

    Yine o belalı uhud'da sonsuzluk nebisi'nin bir dişi şehid edilmişti. Bunu duyan veysel karanî elini ağzına atarak:
    - acaba benim efendim cenab-ı muhammed'in hangi dişini kırdılar? Bu mu, yoksa şu mu? Diyerek ağzındaki bütün dişlerini kendi eliyle kırıp döktü... ve annesinden izin alıp tâ yemen çöllerinden medine'nin yolunu tuttu...
    Bitmek tükenmek bilmeyen kum denizini tek başına aşarak cenâb-ı mustafa'ya gidiyordu... gökte güneş, yerde fokur fokur kaynayan kumlar, sivri kayaların akrep dişleri, kuytularda canavar homurtular onu yıldırmıyordu...
    Veysel karanî (r.a) kâbe mumu gibi yanıyor ve bir an önce peygamber şehri medine'ye varmak istiyordu...
    Nihayet veysel karanî nûr yuvası medine'ye vasıl oldu. Işte şimdi sevgilinin diyarındaydı.
    Garip bir manzarası vardı veysel karanî'nin... yanından gelip geçenler, durup ona bakıyorlardı.
    Göğsü, bağrı açık, çölün bütün tozu toprağı sinmiş üstüne... ayakları çıplak ve kan revan içinde... yüzü güneşin hararetiyle iyice yanmış, alnında benek benek ter...
    Ve tatlı bir koku... misk gibi bir şey...
    -habib-i hüda'nın kokusu tâ sokaklara taşmış!...
    Bir adım daha attı, mukaddes odanın kapı eşiğinin üzerine bakmaktan hayâ etti, öylece bir zaman ayakta kaldı...
    Kalbi yerinden fırlayacak gibiydi. Kapı açıldığı an cenab-ı mustafayla göz göze gelecekti.
    Kapı aralandı...
    Her tarafı örtüler içinde bir kadın...
    Daldığı hayal aleminden hazreti aişe'nin sesiyle uyandı:
    - ey allah'ın kulu, kimsin?
    - bana karanlı üveys derler!
    - neydi muradın?
    - allah'ın resûlünü görmeye gelmiştim!
    - ya üveys! Allah'ın resûlü seferdeler!
    Veysel karani'nin yüreğine sanki yüzlerce mızrak saplanmıştı.
    Hazreti aişe merakla sordu:
    - niçin ağlıyorsun?
    - ey annelerin en azizi! Ben, annemden bu kapıya kadar izin aldım.
    - iyi ya işte! bir kaç gün bekle!
    - beklemeye imkânım el vermez. Annemden bu kadarcık izin alabilmiştim!...
    Hazreti aişe'nin de gözleri buğulandı... gözyaşlarını göstermemek için kapının arkasına gizlenme ihtiyacı duydu. O ân veysel karanî, tekrar koynundan, kırdığı dişleriyle yaptığı tesbihi çıkarıp uzattı:
    - ey mübarek annem! Bunu da allah resûlüne ver!...
    Hazreti aişe (r.anha) hayretle sordu:
    - nedir o, yâ üveys?
    - ne olduğu allah resûlüne malûmdur!
    Hazreti aişe büsbütün irkildi ve dedi:
    - peki, peki, ya üveys! Selamını ve emanetini resûl-i ekrem'e ulaştıracağım...
    Ve saâdethanenin kapısını kapatıp içeri girdi...
    Veysel karanî gözyaşları içinde yere eğildi, peygamber evinin kutlu eşiğini öptü, yüzünü gözünü iyice oraya sürdü. Sonra kalkıp istemeye istemeye yürümeye başladı... artık gidiyordu, fakat gönlü hep oradaydı... hicran arkına düşen bu gönül, ebediyen sevgilisine kavuşamayacaktı.
    2 ...