Lise son sınıfta çok sevdiğim bayan bir edebiyat öğretmenimiz vardı. Okuldaki hemen hemen herkes bu hocayı sevmemesine rağmen ben kendisinden ve dersinden hoşlanıyordum. Çoğu derse yalnızca dinleyici olarak katılmama rağmen bu derste katılımcı olduğum çok oluyordu. Bunun sebebi hocaya karşı birtakım duygular beslemem değildi. Sebebi biraz hocanın sert karakterini sevmem biraz da hocayı kimsenin sevmemesine acımamdı.
Neyse konuyu dağıtmayayım. Bir gün ilçede bir şiir yarışması oldu. Bu hocamızda yarışmaya katılıp dereceye girenlerin sözlüsüne '100' vereceğini açıkladı. Benim de şiirle aramın iyi olduğunu hemen hemen herkes bildiğinden gelip rica etti. Normalde ısmarlama ve konulu şiir yazmam fakat işin ucunda '100' puan ve hocamı mutlu etmek olduğundan "yazmaya çalışacağım" dedim. Neyse aradan bir hafta geçti ve ben hayatımda yazdığım en dandik şiiri hocaya götürdüm. Hoca biraz baktı "tamam gönderelim" dedi. Sonıfta benden başka yarışmayı umursayıp yazan olmamıştı. Neyse aradan birkaç hafta geçti. Bir cuma günü kapanış sırasında adım okundu. "Noluyor lan?" Derken şiir yolladığım yarışmada birinci olduğumu müdür yardımcımız ilan etti. Bana bir plaket verip, bir kitap hediye etmek için kürsüye çağırdılar. Bende çıktım alkışı, kitabı, plaketi alıp geri sırama geçtim.
Ben epey şaşırmıştım. ilçede şiirimi birinci seçen jürinin zerre şiirden anlamayan insanlar olduğunu düşünüyordum. Nasıl bana birincilik verdiklerini çözmeye çalışıyordum. Neyse birkaç gün sonra öğrendim ki şiir yarışmasına katılan tek öğrenci benmişim. Hiçbir rakibim olmadığı için benim şiirimi doğrudan birinci seçmişler.
Her şeye rağmen yine de mutlu olmuştum. O edebiyat öğretmenimi sevindirdiğime epey bir süre sevindim. Aldığım '100' puan da işin sosu olmuştu.