kuran ın dünyanın döndüğünü söylemesi

entry19 galeri
    11.
  1. Kehf suresinin 86. ayetinde güneşin çamurlu suya battığı mı söyleniyor ?

    Sorunun Detayı:
    Kehf suresinin 86. ayetinde güneşin çamurlu suya battığı söyleniyorsa bu ayet bilimle çelişmiş olmuyor mu ?
    Kehf 86: ''Nihayet güneşin battığı yere varınca, onu kara bir balçıkta batar buldu. Onun yanında (orada) bir kavme rastladı. Bunun üzerine biz: Ey Zülkarneyn! Onlara ya azap edecek veya haklarında iyilik etme yolunu seçeceksin, dedik.'' (Diyanet Meali)

    Ateistlerin iddiası:
    Ayetten; dünyayı göğün altında uçsuz bucaksız bir yer olarak gören ve göz yanılmasından dolayı güneşin dünyanın batısında bir çamur gözesine battığını sanan bir yanlış bilgiye sahip olunduğu anlaşılmaktadır. Bu ayet, müslümancılar tarafından güneşin sanki okyanusta batıyormuş gibi görünmesi olarak açıklanmaya çalışılır. Öyle olsa, ayette “sanki” sözcüğü olurdu ama yoktur ve bazı mealciler bu kelimeyi parantez içinde ayete ekler.

    Cevap:

    Her şeyden önce bu ayetin başkasının gözünden anlatıldığını belirtmekte fayda var. Zaten Allah'ın sandığı/bildiği bir şey olmadığı için ayette bir hatanın olması söz konusu olamazdı. Bu ayet Zülkarneyn'in gözünden anlatılıyor. Eğer hatalı olmuş olsaydı bile Zülkarneyn hatalı olmuş olurdu Kuran'ın yazarı değil.

    Bunu basit bir analojiyle şöyle açıklayabiliriz: Ahmet isminde bir arkadaşınızın ''2+2=5'' dediğini düşünün. Eğer siz bunu başka arkadaşınıza anlatırken ''ahmet 2+2=5 dedi'' derseniz böyle bir durumda siz mi hatalı olursunuz yoksa arkadaşınız Ahmet mi ? Tabiiki Ahmet, çünkü siz Ahmet'in sandığını söylüyorsunuz. Aynı şekilde Allah Zülkarneyn'e yansıyanı aktarıyor. Zülkarneyn öyle gördü. Her şey bu kadar basit aslında. Buna rağmen bu ayette hata olduğunu iddia eden ateistlerin dürüst olmadıkları ortadadır.

    Kuran'ın yazarının iddia edilen yanılgıya düşmediğine gelin bir de dil açısından inceleyelim.

    Ayetin Arapça meali: ''Hattâ izâ belega magribeş şemsi vecedehâ tagrubu fî aynin hamietin ve vecede indehâ kavmâ(kavmen)''

    Bu mealde bizim için yalnızca şu 3 kelimenin anlamları önemlidir: Mağrib, Vecede ve Tagrubu

    Mağrib ve tagrubu kelimeleri zaten aynı kökten gelir (GH-R-B kökünden).[1]

    Klasik (eski) Arapça'da bu kelimenin hem mekansal anlamı vardır hem de zamansal. Mağrib kelimesinin anlamlarından biri ''Güneşin batış vakti''dir.[2]

    Gelelim tagrubu kelimesine. Eğer Kuran'ın yazarı güneşin çamurlu suya battığını sanmış olsaydı ''tagrubu'' kelimesini kullanmamış olması gerekirdi. Çünkü tagrubu fiziksel bir batmayı ifade eden bir fiil değildir. [2]

    Güneşin fiziksel olarak çamurlu suya battığını ifade etmek için Arapça'da sadece iki tane seçenek vardır. Bunlar şu şekildedir:

    -Genel anlamda bir şeyin fiziksel olarak başka şeyin içine girmesi için kullanılan kelime: Dehale

    Ali imran suresinin 37. ayetinde bu kelimenin kullanılış örneği: ''Zekeriyya, onun yanına, mâbede her girişinde (dehale) orada bir rızık bulur''

    -Spesifik olarak bir şeyin suda batmasını ifade eden kelime: Gareke

    Kehf suresinin 71. ayetinde bu fiilin kullanılış örneği: ''içindekilerini batırmak(tugrika)için mi gemiyi deldin''

    Şimdi sorulması gereken soru şudur: Kuran'ın yazarı öyle sanmış ise peki bu ayette neden bu iki kelimeden biri kullanılmamıştır ?

    Bu kelimelerin kullanılmamasından Kuran'ın yazarının kesinlikle böyle sanmadığı anlaşılmaktadır.

    Son olarak vecede kelimesine bakalım. Bu kelimenin klasik Arapça'daki anlamları şu şekildedir: şahit olmak, algılamak, farketmek, bulmak, yaşamak (tecrübe olarak)

    Edebi açıdan bu kelime duygusal bağlamda kullanılır. insanı duygulandıracak güzel bir şeyi görmek, o şeye şahit olmak gibi. Bu ayette ise Zülkarneyn güneşin batış manzarasına şahit oluyor.
    3 ...