ankara imge kitap evindeki, renkli saçlı kasiyer kız sağolsun, o tanıştırdı beni.
taksit yatırmaya gittim. bir kaç kitap daha aldım. kasaya gittiğimde kızla konuşmaya başladık.
benim saçlarımda renkli olduğu için önce saçlarımızdan konuştuk. sonra yıllardır git gel tanımıştık birbirimizi, biraz özel hayattan konuştuk. sonra benim kitap geçmişime bakıp, "sana bir yazar önereyim mi, çok iyidir. yani ben bayıldım senin de seveceğini düşünüyorum" dedi ve bana öncülük edip sezgin kaymaz kitaplarının olduğu rafa yönlendirdi.
2 kitap almıştım. bana lucy i önermişti ama ben geber anne ile ateş canına yapışsın ı almıştım.
uzunca bi süre okumadım. elim gitmedi. zaten türk yazarlara ön yargılıyım. hiç başlayasım gelmedi.
kitaplıkta beklerken annem bana "kitap versene bitirdim son kitabı" dedi. bende geber anneyi al o zaman dedim.
baktım kadın okurken gülüyor, kitapta kaldığı sayfaya parmağını koyarak kapatıp, kafasını yana düşürüp yukarı bakıp gülümsüyor.
belli yaşıyor kitabı.
derken merak ettim bende okudum.
farklı bir tarzı olduğu kesin. anlatımı çok güzel. kitap akıp gidiyor. ve yaşatıyor. kerem i hayal ederken ister istemez gülümsetiyor. anneye ve tayfuna kızdırıyor, babaya ve abiye acındırıyor. yurt müdürlerinin diyalogları çok samimi, düşünceleri de diyalogları gibi...
bir solukta bitirip ateş canına yapışsın ı okudum. o meleklerin konuşmaları, diyalogları o kadar keyif verdi ki, bir çoğunu baştan okudum. yine tüm anlatılan cennet zihnimde. anlatıma göre neyin nerede olduğunu, derslikleri, küçük afacan melekleri, azazil i mikailiisrafili azraili cebraili ademi havvayı hepsini sanki kitabı okumadan önce biliyormuşum gibi...
keyifle okuduğum için mutlu, çabuk bittiği için hüzünlüydüm.
derken deccalın hatırını aldım.
yine benden önce annem okudu.
en güzeli bu diyerek 2 günde bitirip verdi kitabı.
gerçekten de öyleydi. üçü arasından ayrım yapamam. lakin deccalin hatırı biraz daha uzun sürdüğünden mi yoksa karakterlerin hepsinin ilginçliğinden mi bilemiyorum, daha da keyif verdi.
misal geber anne de kerem, ateş canına yapışsın da azazil, deccalın hatırın da tüm karakterler şahsına münhasır, ilginç, asla sıradan olmayan, alışılmışın dışında yazılmış.
akıp gitti yine kitap. hemen bitti. deccala, bayram'a, berna'ya, kübra'ya irfan'a çok üzüldüm. zila'yı öyle bir anlatmış ki, gülhan gibi teoman gibi bende aşık olacaktım. veysel ve naim gibi doktorların, dostların hayalini kurdum. kıvırcık ın saçlarıyla oynayıp, selo ile saklambaç oynadım.
üstelik en güzel tarafı, kitapta bir kaç ölüm oldu, ve resmen satır aralarında geçilmişti. dram yok, duygusallık yok, normal akışta tek bir cümle ile anlatılmış ölümler.
ve anlatım tarzı.
kısacası çok güzel bir kitaptı.
ahmet ümit'ten sonra okurken zevk aldığım ikinci yazardır sezgin kaymaz.
keşke daha önceden fark edip daha önce okusaydım ama kısmet bugüneymiş.
bütün kitaplarını okumadan rahata erişemeyeceğim sanırım.