şu hayatta en çok korktuğum şeyleri say deseler, muhakkak, insanların gözünde kendini beğenmiş, kibirli, burnu havada biri olmayı dahil ederim korkuların arasına. hayatım boyunca birinin hakkımda bu tarz bir düşünceye kapılmasından korktum. bu yüzden insanlarla olan ilişkilerimde her zaman ulaşılmaz, kendini üstün; insanları aşağı gören bir imaj çizmemeye özen gösterdim.
mesela bir ortama girdiğimde hemen herkesle konuşmaya çalıştım. güler yüzlü olmaya dikkat ettim. gülümsemek karşı tarafa negatif elektrik vermenizin önüne geçer. karşı taraftan aldığınız negatif elektriği keser. sürekli asık suratlı ve sıkılgan tavırlar sizi karşı tarafa "memnuniyetsiz ve antipatik" gösterir.
dediğim gibi bu durum benim için ciddi anlamda ehemmiyet arz ediyor.
geçen gün başımdan geçen bir olay, bu konudaki tavrımın ne kadar yerinde olduğunu görmemi sağladı.
yakın bir arkadaşımla cihangir'deki bilindik kafelerden birinde buluştuk. teras kısmına geçtik. az sonra garson geldi. muhtemelen 30lu yaşlarındaydı. sipariş aldı, getirdi, götürdü derken bir süre sonra hesabı isteyip kalkmaya karar verdik.
geldiğimizden beri bizimle ilgilenen garsondan hesabı istedim. getirdi. tam kalkacakken elimdeki poşede bakıp utangaç bir tavırla "size bir şey sorabilir miyim, çok aklıma takılıyor." dedi.
"tabi, sorabilirsiniz" dedim.
+ burda nerdeyse tüm müşterilerin elinde aynı poşedi görüyorum, hep merak ediyorum nedir bu, anlamı ne, nasıl okunur? kimseye de soramadım gülerler diye."
-ben gülmez miyim?
+gülmezsiniz, gülecek birine benzemiyorsunuz, size o yüzden sordum. vallahi çok aklıma takılıyor.
- h&m bu. giyim markası, logodaki "h" bayanlar için, "m" erkekler için anlamına geliyor diye biliyorum. burdan her alışveriş yapan da bunu bilmiyordur muhtemelen. gülünecek bir şey değil ki bu. *
+ ne bileyim, dalga geçen falan olur diye işte... valla çok teşekkür ederim, ne zamandır aklıma takılıyordu. yine gitmem belki oraya ama en azından merakım gitti.
gülümsedim.
ardından yol boyunca düşündüm, belki o insan farkında değildi ama o soruyu bana sormuş olması benim için birçok anlama geliyordu.
tahminen sipariş verirkenki tavrım, teşekkür etmem, belki bir "kolay gelsin" i çok görmemem onun gözünde beni "bilmeyişimle dalga geçmez, beni hakir görmez, aşağılamaz" yapmıştı.
teşekkür etmesi gereken bendim, bu konunun üzerinde bu denli duran biri olarak yaptığı hareket beni çok mutlu etmişti.
şimdi bunu yazarken o mahçup tavrı gözümün önüne geliyor. gülümsüyorum. insanların safça yönelttiği sorulara nasıl aşağılayıcı cevaplar verebildiğinizi merak ediyorum.
nasılsa bir daha görmeyeceğim düşüncesiyle insanları nasıl incittiğinizi anlamaya çalışıyorum.
güler yüzlü olmayı, teşekkür edebilmeyi, insanlara kolay gelsin demeyi bu kadar zorlaştıranın ne olduğunu bilmek istiyorum.
sürekli kullandığınız o yol boyunca sıralanan belediye temizlik görevlilerinin sizi gördüğünde tanıyıp selam vermelerinin, günaydın demelerinin, onca iş arasında kafalarını kaldırıp gülümsemelerinin aslında ne kadar önemli olduğunu bilmenizi istiyorum.
tramvay çıkışlarında saat parfüm vs satan insanların kalabalığın arasında sizi tanıyıp yönelttiği "nasılsın" sorusunun yaşattığı "beni nasıl hatırladı" şaşkınlığını yaşamanızı istiyorum.
her gün uğradığınız pastanede "az daha bekle sana tazelerinden vereyim, sıcak yersin." cümlesini duymanın samimiyetini hissetmenizi istiyorum.
sık sık gittiğiniz kitapçının ne tür kitapları ya da hangi yazarları okuduğunuzu bilmesinin ve kendince tavsiyelerde bulunmasının ne kadar güzel olduğunu bilmenizi istiyorum.
en basitinden; bulunduğunuz sokaktaki köpeklerin sizi tanımasının, yabancılamamasının nasıl hissettirdiğini anlamanızı istiyorum.
karşılıksız bir şeyler yapmanın verdiği hazzı fark etmenizi istiyorum.
bilmemenin değil, öğrenmemenin de değil; sizin insanları aşağılayan bakışlarınızın asıl ayıp olduğunu bilin istiyorum.
...
3928
şu olayı da * 6 basamaklı karaktere sahip uzunlukta yazı yazabilen bir zat-ı muhteremden arakladım. sever böyle şeyleri kendisi. pehehe. *