Bir çeşit günlük hikaye.
Bölüm bir:
Esir hayatının bilmem kaçıncı günü. Kaybettiklerimiz oldu bu kamptaki herkes gibi. Ben örümcek, yanımda burak, ceren ve naz var. işin ilginci olaylar başladığında dörtlü, üniversitede daha önce birbirlerini görmemişlerdi bile. Tek ortak noktamız, leş yığınları binaya koşturdukları sırada bilgisayar labında projeleri yetiştirmeye çalışıyor olmamızdı, ne garip dimi?
Okulumdan ve ankaradan geriye kalan tek şey parçalanmış camlar, devrilmiş ağaçlar ve kanasusamış biçimde etrafa saldıran vahşiler. Ailem mi? istilanın ilk haftası görüştüm en son annemle, kıbrıstaki adkeri kampa gideceklerini söylemişti. Bilmiyorum belki de oradadırlar, doğrusu merakta etmiyorum, edemiyorum bu yaşadıklarımdan sonra.
Burak, ceren ve naz'ı ilk şoktan kurtaran benim. Donup kalmıştı genç bünyeler. Arabama atlayıp uzaklaşıyorduk bilkent'ten. Naz bilkent centerdaki marketten en azından birkaç gün idare edecek yiyecek almayı önerdi ve 4 kişi kabul ettik. Naz, ceren ben markete girip kavanoz ve proteinli yiyeceklerden toplayacak o sırada burak da dışardaki ölülerin dikkatini çekecekti. Park halindeki araçların arasından ses çıkarmadan ilerlemeye başladık, burak ise kornaya basıp zombileri diğer tarafa doğru çekiyordu. Marketin içine girdik, dökük reyonlar, ölü bedenler, dizleri üstünde duran kız çocuğu vardı. Ceren işaret etti, "onu bırakamayız" diyip koşmaya başladı, takip ettik. Ceren yaklaştıkça kız çocuğu yavaş yavaş ayağa kalkıyordu. Ceren'e dönüp kanlı ağzıyla çığlık attı. Naz eline geçirdiği tahta parçasıyla yaratığın ağzına tüm gücüyle vurup, kafasını ikiye yardı. Arabaya doğru koşturuyorduk, yaratığın çığlığı yerdeki bedenleri etkiliyordu, dirilmeye başlıyorlardı. Çıkışa geldiğimizde bir doksan beşlik, kıyafetlerine baktığımızda eskiden güvenlik olduğu anlaşılan canavar duruyordu. Kızlar ağlamaklı haldeydiler, yaratık bana doğru koşuyordu. Tek seçeneğimiz vardı ya onu atlatıp arabaya binip kaçacak ya da arkadan gelen onlarca zombiye öğle yemeği olacaktık. Duvara doğru koşup canavarı tekmeyle yere sermekti aklımdan geçen. Koştum koştum ama canavara tekmeyi vuramadan beni havada yakaladı. Karnımı ısırmasın diye kafasını bedenimden uzak tutuyordum. Kızlarda o sırada canavarın dengesini bozmaya çalışıyorlardı. Canavar üzerine düştü sağ elimle kafasını iterken diğer elimle silahına ulaşmaya çalışıyordum, silaha uzandım ve boynunun altından ateşledim, canavar devrildi. Copuyla, yeleğini,silahını alıp arabaya kaçtık.
Burak neden geciktiğimizi, neler olduğunu sordu. On dakika nesafedeki benzinliğe gitmeyi teklif ettim. En azından silahımız ve copumuz vardı.
Burakla naz arabanın deposunu fullerken, cerenle benzinliğin marketine girdik ve kuru gıda ile ağrı kesici, yarabandı ve iki hafta yetecek kadar su aldık. Benzinliğin bu kadar kısa sürede, dolu halde terk edilmesi dikkatimi çekmişti doğrusu. Yedek benzinimizi alıp, incek'e liseden mezun olduğum okulun kampüsünde bir süre kalmaya karar verdik.