dikkatli dikkatli yüzüme baktı. ciddi olup olmadığımı anlamaya çalıştı ve ciddiyetime kanaat getirdikten sonra göğsüme yattı. ellerimle başını tuttum ve yanaklarını okşadım. bir kez daha böyle heyecanlanmıştım. henüz yeni doğmuş olan kardeşimi kucağıma verdiklerinde...
ve tanrı. bir kez daha bana birini emanet ediyordu. sanki her zaman zevkle eşlik ettiğim scorpions'un send me an angel parçasındaki yakarışa bir cevaptı bu.
motorla onu evine bıraktım.
+ne kadar sürecek?
-sadece bir kaç gün. söz veriyorum.
+peki işlerin?
-yeterince para kazandım. sana ulaşabileceğim bir numara var mı?
+bekle.
biraz sonra elinde ufak bir kağıt parçasıyla geldi. numarayı boynumda her zaman asılı olan asker künyesine taktım. ellerini saçlarımda gezdirdi. parmak uçlarını doyasıya öptükten sonra kontağı çevirdim.
+seni seviyorum.
bunu o kadar içten söylemişti ki bir ara debriyajı elimden kaçırıyordum. ellerim çözülmüştü adeta.
- bu adam da seni seviyor. unutma döneceğim..
bisikletimi aldım. ancak vakit kaybetmek istemiyordum. hızlıca merkeze pedalladım ve bir otobüse bindim.
mersin'e vardığımda direkt eve gittim. o gün ve ondan sonraki günler de olmak üzere bir daha büroya uğramadım. bunun zaten kuyumu kazan basit iş ortaklarımı memnun edeceğine emindim.
ertesi gün iki bilet almak için bir yazıhaneye gittim. işimi çabucak hallettim ve bankaya uğradım. mersin'de olan tüm işlerimi bir sıra eşliğinde aradan çıkardım. bu süre boyunca onu hiç aramadım. neden bilmiyorum. ama üç koca gün uyumak için yatağa yattığımda bunu başaramadım. bölük pörçük ve anlam veremediğim kabuslarla dolu üç gece. sadece üçüncü günün sabahı normal bir rüya görebildim. bir kadın eli perçemimdeki her saç telini teker teker düzeltiyordu ve boynundaki ufak haçı öpüyordu. sanırım bu bir dua ritüeliydi. fakat yüzünü göremiyordum.
motorumu garajdan çıkardım. spor bir model değildi. ama bmw nin gs serisinden bir motordu ve ben hızlı gidebildiğini biliyordum...